186 sayılı karar anlaşmaya engel!
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, BM Temsilcisi Stewart’a verdiği yanıtta “Değil 60, 160 yıl daha BM’nin Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılmasına katkı sağlaması mümkün değildir” dedi ve bunun nedenini açıkladı
Kıbrıs sorunu yanlış teşhis ediliyor.. Bakan Ertuğruloğlu, Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs sorunu yanlış teşhis ettiği, 186 sayılı karar ve sonrasındaki kararlar nedeniyle Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir anlaşmanın mümkün olamayacağını ifade etti. Ertuğruloğlu, Güvenlik Konseyi’nin geçerliliğini yitirmiş kararlarını gözden geçirmesi gerektiğini söyledi
Uluslar arası topluma çağrı.. Kıbrıs Türk halkına ait Devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü teyit edilmediği sürece, kalıcı işbirliğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını söyleyen Ertuğruloğlu, “Uluslararası toplum, anlaşma konusunda samimiyse, öncelikle Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarını teslim etmelidir” dedi
Taha Can GÜRLEK
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs’taki Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart’ın “Kıbrıs’ta çözüm için 60 yıldır pes etmedik” açıklamasını KIBRIS’a değerlendirerek, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs’taki gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.
Ertuğruloğlu, Kıbrıs sorununu BM Güvenlik Konseyi’nin 1964 yılında aldığı 186 sayılı kararın yarattığını vurgulayarak, bu kararla BM’nin, Kıbrıs Türk halkına yönelik mezalim nedeniyle adaya Barış Gücü gönderme kararı aldığını ancak aynı kararda “Kıbrıs Hükümeti”nin rızasının alındığının ifade edilmesinin, Kıbrıs sorununu ortaya çıkardığını ifade etti.
Bakan Ertuğruloğlu, 1963 yılında Kıbrıs Türklerinin silah zoruyla devlet mekanizmalarından atılmasının ardından, 1960 yılında kurulan Ortaklık Cumhuriyeti’nin meşruiyetini kaybederek saf bir Kıbrıs Rum yönetimine dönüştüğünü belirterek, bu durumun BM’nin, Kıbrıs sorununu çözmek yerine bir tarafı haline gelmesine neden olduğunu dile getirdi.
186 sayılı karar anlaşmayı mümkün kılmıyor
Ertuğruloğlu, Güvenlik Konseyi’nin sorunu yanlış teşhis ettiği 186 sayılı karar ve sonrasındaki kararlar nedeniyle Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir anlaşmanın mümkün olamayacağını ifade etti.
1964 yılında alınan 186 sayılı BM kararının içeriğine dikkat çeken Ertuğruloğlu, bu kararda yer alan “Kıbrıs Hükümeti” ifadesinin, sonrasında Kıbrıs Rum tarafına sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin tek yasal temsilcisi muamelesi görmesine sebep olduğunu belirtti. Bakan Ertuğruloğlu, bu tarihten sonra Birleşmiş Milletler’in, Kıbrıs sorununu çözmek yerine sorunun bir tarafı haline geldiğini ifade etti.
En büyük sorumluluğun, adada görev yapan ve mevcut gerçekleri gözlemleyen Birleşmiş Milletlere düştüğünü belirten Bakan Ertuğruloğlu, Güvenlik Konseyi’nin geçerliliğini yitirmiş kararlarını gözden geçirmesi gerektiğini ve BM görevlilerinin bu konuda yönlendirilmediği sürece, “Değil 60, 160 yıl daha pes etmeyeceğini söyleyen BM’nin, Kıbrıs konusunda bir anlaşmaya varılmasına katkısı olması mümkün değildir” ifadelerine yer verdi.
“Gerçekleri temel almayan hiçbir anlaşma modeli başarıya ulaşamaz!”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, adadaki iki taraf arasında 50 yılı aşkın bir süredir yürütülen “federasyon” temelindeki müzakerelerin başarısızlığına dikkat çekti.
Uluslararası toplumun ve Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk halkının eşit hak ve söz sahibi olduğu gerçeğini kabul etmediğini ve federasyon temelinde bir anlaşmayı benimsemediğini belirten Bakan Ertuğruloğlu, bu nedenle geçmişteki müzakerelerin sürekli olarak Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle olumsuz sonuçlandığını ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
“Her seferinde Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle olumsuzlukla sonuçlanan “federasyon” görüşmelerinin ardından, Kıbrıs Türk tarafı adadaki mevcut gerçeklere dayanan yeni bir çözüm önerisi 2021 yılında ortaya koymuştur. Adadaki mevcut gerçekler ışığında, bugün Kıbrıs adasında kendi kendini yöneten iki ayrı Devlet olduğu olgusuna dayanarak, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafı arasında varılacak bir anlaşma, mevcut iki Devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü temelinde olması gerekmektedir. Kıbrıs Türklerinin özden gelen hakları çerçevesinde Kıbrıs Türk halkına ait Devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü teyit edilmediği sürece, kalıcı bir işbirliği modelinden bahsedilmesi mümkün değildir. Uluslararası toplumun artık, adadaki mevcut gerçekleri, yani Kıbrıs’ta iki bağımsız ve egemen Devlet bulunduğunu kabul etmesi gerekmektedir. Adadaki gerçekleri temel almayan hiçbir anlaşma modelinin başarıya ulaşma şansı bulunmamaktadır.”
BM’den beklenti: Gerçekçi ve tarafsız rapor
Bakan Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk tarafının BM Genel Sekreteri tarafından atanacak yeni kişisel temsilciye onay verdiğini ve temsilcinin Ada’daki taraflar arasında ortak bir zemin olup olmadığını değerlendirmesi için 6 aylık bir süre içinde görev yapmasını kayda geçirdiğini belirterek, “Görev süresinin sonunda, Kişisel Temsilciden beklentimiz, adadaki gerçeklerle ilgili vardığı sonuçları ve iki taraf arasında ortak zemin bulunup bulunmadığına ilişkin tespitini sarih bir şekilde kayda geçiren, tarafsız ve gelecekte atılabilecek adımlarla ilgili gerçekçi öneriler içeren bir rapor yayınlamasıdır. Bu noktada, BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilci atamasına verilen onayın, hiçbir şekilde Kıbrıs konusundaki yeni politikamızda bir değişiklik yapıldığı anlamı taşımadığını da vurgulamak istiyorum” ifadelerine yer verdi.
“BM raporları gerçeklerden kopuk”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Birleşmiş Milletler nezdinde Kıbrıs Türklerine haksız bir şekilde söz hakkı tanınmamasını eleştirdi. Ertuğruloğlu, Kıbrıs Rum kesiminin, uluslararası temsiliyetlerde olduğu gibi BM’de de Kıbrıs Türklerinin yokluğunu kullanarak gerçekleri kendi çıkarları doğrultusunda çarpıttığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Kıbrıs Rum lider, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünden her yıl BM üyelerine hitap ederek, adanın tek temsilcisi edasıyla, gerçekleri yansıtmayan ifadelerde kullanmaktadır. Adadaki BM Barış Gücü ve İyi Niyet Misyonu görevlileri ise mevcut gerçeklerden kopuk raporlar yayınlamak suretiyle, statükonun devamına hizmet etmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise her yıl BM Genel Kurulu kürsüsünden tüm dünyaya Kıbrıs Adasında var olan gerçekleri duyurmaktadır. Bu gerçekler ışığında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması gerektiğini ve Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız izolasyonun sona ermesi gerektiğini ifade eden Sayın Erdoğan, Kıbrıs Türk halkı için adalet çağrısında bulunmaktadır. Kıbrıs sorununu yaratan BM Güvenlik Konseyi ve özellikle 5 Daimi Güvenlik Konseyi Üyesi, artık Ada’daki gerçekleri temel alarak hareket etmelidir. Kıbrıs Türk Halkı’nın egemen eşitliğini ve eşit uluslararası statüsünü öngörmeyen hiçbir çözüm modelinin başarıya ulaşma şansı bulunmamaktadır. Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ancak iki bağımsız ve egemen devletin varlığı ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde şekillenecek bir işbirliği modeli temelinde ulaşılması mümkündür. Bu gerçekleri inkar eden ve görmezden gelen herhangi bir yaklaşımın, Kıbrıs’ta kalıcı bir anlaşmaya hizmet etmesi mümkün değildir.”
“BM insani projeleri engellemeye çalışıyor!”
Dışişleri Bakanı, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Adasının tek sahibi olduğu yanılgısına devam ettiğini ve ara bölge üzerinde de tek hak sahibi gibi davrandığını vurguladı. Rum tarafının sürekli olarak ara bölgeyi ihlal ettiğini belirten Ertuğruloğlu, Birleşmiş Milletler’in bu ihlallere yeterli tepki vermediğini ve bu tutumun ihlallere yeni eklemelerin yaşanmasına neden olduğunu ifade etti.
Kıbrıs Rum tarafının ara bölge ihlallerine BM Genel Sekreteri tarafından yayınlanan raporlarda sınırlı bir şekilde yer verildiğini, bir kısmına “protesto mektubu” gönderildiğini, ancak çoğunluğunun ise görmezden gelindiğini kaydeden Ertuğruloğlu, “BMBG’nin gözü önünde ve bilgisi dahilinde gerçekleşen Rum ihlallerine verilen tepki ortada iken, tamamen insani bir yol projesi olan Yiğitler – Pile yol projesinin BM askerleri ve araçları tarafından fiziksel olarak engellenmeye çalışılması adeta bir ikilemdir. Son derece taraflı olarak bulduğumuz bu yaklaşımın, BM Barış Gücü’nün Kıbrıs Türk halkı nezdindeki güvenirliğini sarstığını defalarca ifade ettik. Bunun yanı sıra, Rum tarafının ihlallerini sadece protesto ederek geçiştiren ve adeta bu ihlallere onay veren bu yanlı tavrın kabul edilemez olduğunu da BM Genel Sekreteri’ne bir mektup göndererek kayda geçirmiş bulunmaktayız. Bu noktada, Kıbrıs Türk tarafının ara bölgedeki haklarından hiçbir surette vazgeçmeyeceğini ve haklarını sonuna kadar savunacağının altını çizmek istiyorum. Haklarımızın savunulması noktasında KKTC’nin gerek sivil, gerek askeri makamları, çalışmalarını tam bir işbirliği içinde aralıksız sürdürmektedir.”
“Rumların ihlallerini yakinen takip ediyoruz”
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Stewart’ın Kıbrıs Rum tarafının ara bölge ihlalleri konusundaki açıklamalarını eleştirerek, Stewart’ın sahadaki gerçekleri tam olarak yansıtmadığını ifade etti.
Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Rum tarafının ara bölge ihlallerine seyirci kalmayacağını vurgulayarak, “Stewart, ara bölgeyi her fırsatta ihlal etmeyi alışkanlık haline getiren Kıbrıs Rum tarafının ihlallerinin sadece çok küçük bir bölümünden bahsetmektedir. Karşı tarafın ara bölge ihlalleri, ilgili KKTC makamları tarafından yakinen ve anlık olarak takip edilmekte ve gerekli mukabil adımlar derhal atılmaktadır” ifadelerine yer verdi.
“Kıbrıs müzakereleri için eşitlik şart”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, bugün Kıbrıs’taki iki devletin adil ve kalıcı bir anlaşma için müzakere masasına oturabileceğini belirtti. Ancak, müzakere sürecinin başlaması için öncelikle Kıbrıs Türk Halkına ait devletin egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünün kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Ertuğruloğlu, “Bu çerçevedeki bir müzakere sürecinin başlaması için öncelikle Kıbrıs Türk Halkına ait Devletin egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünün kabul edilmesi gerekmektedir. Herhangi bir müzakere süreci, sadece ve sadece mutlak eşitler arasında yürütüldüğü sürece başarıya ulaşma şansına sahiptir. Kıbrıs Rum tarafının tüm adanın temsilcisi olarak muamele gördüğü, Kıbrıs Türk tarafına ise, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin bir “toplumu” olarak kabul edildiği müzakere süreçleri tarihe karışmıştır ve bu temelde bir müzakere sürecinin bir daha başlaması asla söz konusu değildir. Dolayısıyla, adadaki iki taraf arasındaki mevcut statü eşitsizliği giderilmediği sürece görüşmelerin başlama şansı bulunmamaktadır. Uluslararası toplum, adada bir anlaşmaya ulaşılması konusunda samimiyse, öncelikle Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarını teslim etmekle yükümlüdür”
“Türkiye-Yunanistan diyalogu, Kıbrıs politikasını etkilemez”
Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye ve Yunanistan arasında gelişmekte olan ılımlı havayı da değerlendirdi.
İki komşu ülke olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin bölge istikrarı için olumlu bir adım olduğunu belirten Ertuğruloğlu, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kıbrıs konusundaki dış politikalarının net olduğunu belirterek, sözlerini şöyle noktaladı:
“Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kıbrıs konusundaki dış politikaları gayet açık ve nettir. Bu politika, Yunanistan ile ilişkilerin iyileştirmesinin önünde bir engel olarak görülmemelidir. Aynı şekilde, Yunanistan ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi, Türkiye’nin Kıbrıs politikasında bir değişikliğe gidilebileceği anlamını da taşımamaktadır.”