650 milyon TL mi? Sağlıklı çevre mi?
Çevrecilerin her zaman tepkisine neden olan taş ocaklarının ekonomik olarak yarattığı pozitif etki sektörün devamlılığını sağlıyor.. KIBRIS, taş ocakları konusunu her iki yanı ile ele aldı
Yılda 650 milyon TL… Jeoloji ve Maden Dairesi Müdürü Ayşen Albayrak, ülkemizde kırma kum çakılda 18, yapı taşında 6, alçı taşında ise 3 olmak üzere toplam 27 taş ocağı olduğunu açıkladı. Albayrak, taş ocağı sektörünün 2023 yılında üretim rakamları dikkate alındığında ekonomik büyüklüğün 650 milyon TL’ye yaklaştığını belirtti.
Ham madde sağlıyor… Taş ocağı üretim arzının yıllık 3.5-4.5 milyon ton malzeme noktasında olduğunu belirten Ayşen Albayrak, “Her şeyden önce ekonomiye ham madde sağlıyor. Çıkan ürünler iç piyasada kullanılıyor. İthal ve ihracat yapılmıyor. Kırma kum çakıl yurtdışından ithal edilmiş olsa inşaat sektöründeki fiyatlar iki katını bulurdu” dedi.
“Ülkenin geleceğini yok ediyor”… Yeşil Barış Hareketi Genel Sekreteri Doğan Sahir ise taş ocaklarının ülkenin geleceğini yok eden bir faaliyet olduğunu söyleyerek “her şeyi darma duman ettik. Dağları yok ediyoruz, yer altı sularını, doğal yaşamı etkileyecek kadar ve insanları hasta edecek denli olumsuz etkisi varken acaba kim kazanıyor bu işten?” diyerek tepki gösterdi.
“Özünde inşaat planlamaları yatıyor”… Ada ülkeleri gibi kaynakları kıt olan ülkelerde doğal kaynakların çok dikkatli kullanılması gerektiğine dikkat çeken Sahir, “Biz olabildiğince yoğun kullanarak ihtiyacın da ötesine geçiyoruz. Bu ihtiyacı azaltmanın yolları var” diyerek bunun inşaat planlamalarının özünde yattığına işaret etti.
Cemre CEMALİ
Ülkemizde taş ocakçılığı; kırma kum çakıl, yapıtaşı ve alçı taşı üretimi şeklinde faaliyet gösteriyor.
Kırma kum çakılda faaliyette olan 18, yapı taşında 6, alçı taşında ise 3 taş ocağı var.
Birçok kez doğa tahribatı yaratmasıyla gündeme gelen taş ocaklarından yıl bazında 3 buçuk-4 buçuk milyon ton malzeme üretilirken; ekonomiye getirisi ise 650 milyon TL’ye ulaşmış durumda.
KIBRIS’a konuşan Jeoloji ve Maden Dairesi Müdürü Ayşen Albayrak, taş ocakçılığı faaliyetlerinde 2023 yılı üretim rakamları dikkate alındığında ekonomik büyüklüğün yıllık bazda 650 milyon TL’ye yaklaştığını ifade ederek üretim arzının da 3 buçuk-4 buçuk milyon ton malzeme olduğunu belirtti.
Yeşil Barış Hareketi Genel Sekreteri Doğan Sahir, taş ocaklarının ülkenin geleceğini yok eden bir faaliyet olduğunu söyleyerek “Denetim yapmadığımız, dikkat etmediğimiz ve doğaya saygı göstermediğimiz için dağların oyulmasına ve bu hala gelmesine neden olundu. Büyük bir tahribat ve yağma söz konusu” dedi.
Albayrak: 3 buçuk-4 buçuk milyon ton malzeme üretimi var
Jeoloji ve Maden Dairesi Müdürü Ayşen Albayrak, ülkemizde taş ocakçılığının kırma kum çakıl, yapı taşı ve alçı taşı üretimi şeklinde faaliyet gösterdiğini ifade ederek; kırma kum çakılda faaliyette olan 18, yapı taşında 6, alçı taşında ise 3 taş ocağı olduğunu açıkladı.
Albayrak, “Ülkemizde taş ocakları Değirmenlik ve Akçiçek’te yer alıyor. Her şeyden önce ekonomiye ham madde sağlıyor. Kırma kum çakılın yurtdışından ithal edildiği düşünülürse inşaat sektöründeki fiyatların iki katını bulurdu” diyerek yıllara göre değişmekle birlikte, yıl bazında taş ocakçılığı faaliyeti sonucu oluşan üretim arzının 3.5 -4 buçuk milyon ton malzeme olduğunu belirtti.
“Ürünler iç piyasada kullanılıyor”
Kırma kum-çakıl ocakçılığı kapsamında ürünlerin; kum çakıl, stabilize malzeme ve taş şeklinde piyasaya arz edildiğini söyleyen Albayrak, yapı taşı özelinde ölçülendirilmiş kaplama taşının yoğunluk kazandığını, alçı taşı üretiminin ise yıllarca çimento hammaddesi olarak servis edildiğini ve ihracat edildiğini kaydetti.
Albayrak, üretimi yapılan ürünlerin şu an ülke iç piyasasında kullandığını belirterek ithal edilmediği gibi ihraç da edilmediğini, şu an için öyle bir dış piyasa olmadığını vurguladı.
Taş ocakçılığı faaliyetleri sonucu oluşan ekonomik büyüklük hakkında bilgi veren Albayrak, 2023 yılı üretim rakamları dikkate alındığında ekonomik büyüklüğün yıllık bazda 650 milyon TL’ye yaklaştığını ifade etti.
Albayrak, bu sektörde çalışan kişiler düşünüldüğünde de taş ocaklarının ekonomiye bir katkı sağladığına dikkat çekerek, çalışan sayısının farklı endüstriyel hammadde üretimine göre değişiklik gösterdiğini söyledi.
“750 kişi istihdam ediliyor”
Çalışan sayısının 750 kişiye kadar ulaştığını ancak etkileşimde bulunan hazır beton, asfalt ve alt-üst yapı gibi sektörler dikkate alındığında bu sayının arttığına işaret eden Albayrak, “üretimin daha fazla olduğu zamanlarda sayı artıyor” vurgusu yaptı.
Albayrak, arada yeni talepler olsa da 2015 yılından beri yeni taşocağı izni vermediklerini söyleyerek, “mevcut olan 18 taş ocağı kapasiteyi karşılıyor. Daha fazla tahribata gerek yok çünkü her şeyin bir sonu olduğu gibi malzemenin de sonu var” şeklinde konuştu.
Taş ocaklarının çevreye olan etkilerini minimalize etmek adına çeşitli çalışmalar yaptıklarını anlatan Albayrak “Ocaklarda toz entegre tesisleri var, toz indirgeme sulama sistemleri var. Kamyon hareket edeceği zaman yolun sulanması gerekir. Flora ve fauna etkilenmesin diye taş ocaklarının çevreye uyumlu bir işletme olması için uğraşıyoruz” dedi.
“Ocaklar rehabilite edilirken suni göller oluşturulabiliyor”
Albayrak, taş ocaklarının yabani hayata nasıl etkisi olduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Çok rejit bir kireç taşı olduğu için, doğubitik olduğu için çok fazla bitki yetişmesi ya da bitki olmadığı için de bir faunanın oluşmasına imkân yaratacak bir toprak özelliğinde değil. Ancak yine de ocaklar rehabilite edilirken suni göller bile oluşturulabiliyor. Ruhsat yenileme aşamasında bitmiş bölgelerin rehabilitasyonuna dikkat ediyoruz. Ocağın bitmiş olan yani malzeme biten kısmı terk edilirken rehabilite edilmekle yükümlüdür. Böylelikle yaşam alanı yaratmış ve flora ve faunaya katkıda bulunmuş oluyoruz.”
Albayrak, bu işlemleri denetlerken hem daire, hem oda, hem de teknik nezaretçi denilen maden mühendisleri ile irtibat halinde olunduğunun altını çizerek “Bizim tek başımıza yürüttüğümüz bir çalışma değil. İzin makamı burası ancak teknik nezaret raporunun olmasına önem gösteriyor” dedi.
Sahir: Ülkenin geleceğini yok ediyor
Yeşil Barış Hareketi Genel Sekreteri Doğan Sahir ise, taş ocaklarının ülkenin geleceğini yok eden bir faaliyet olduğunu söyleyerek “dağları yok ediyoruz her şeyi darma duman ettik. Yer altı sularını, doğal yaşamı etkileyecek kadar ve insanları hasta edecek denli olumsuz etkisi varken acaba kim kazanıyor bu işten?” diyerek tepki gösterdi.
Milyonlarca metre küp taş ocaklarının devlete cüzi bir katkısı olduğunu ifade eden Sahir, “Neredeyse devletin bütçesine para bile girmiyor. Bu işten 60-70 kişi kazanıyor. Bir ara hesaplamıştım 3 apartman dairesi değerinde para giriyordu devletin cebine” dedi.
Sahir, ada ülkeleri gibi kaynakları kıt olan ülkelerde doğal kaynakların çok dikkatli kullanılması gerektiğine dikkat çekerek, “Biz olabildiğince yoğun kullanarak ihtiyacın da ötesine geçiyoruz. Bu ihtiyacı azaltmanın yolları var” diyerek bunun inşaat planlamalarının özünde yattığına işaret etti.
Birçok ülkede yüzey eğiminin yüzde 10’u geçen yerlerde yerleşime izin verilmediğini söyleyen Sahir, “Çünkü oraya ne yol yapılır ne inşaat yapılabilir. Örneğin yapılan yolsa ya da meyil çok fazlaysa ambulans, çöp arabası, otobüs çıkamıyor” dedi.
“Plansızlık 10 katı taş ihtiyacına sebep oluyor”
Sahir, ülkemizde ise dağınık şekilde hem dağın tepesinde hem vadinin dibinde kontrolsüzce inşaatlara izin verildiğinin altını çizerek “olmadık yerlerde inşaata izin verdiğimiz için ülkemizde 10 katı taş ihtiyacına sebep oluyoruz. Böyle israfa neden oluyoruz” vurgusu yaptı.
Yollarda da doğru mühendislik çalışmaları yapılmadığı için aşırı malzeme kullanıldığını, gereksiz ve aşırı dolgular yapıldığını kaydeden Sahir, şöyle devam etti:
“Denetim yapmadığımız dikkat etmediğimiz ve doğaya saygı göstermediğimiz için dağların oyulmasına ve bu hale gelmesine neden olundu. Bu kaynaklar tükenen kaynaklardır. Milyonlarca senede oluştu ancak biz bunları birkaç saniyelik dinamitle yok edebiliyoruz. Bunun sonu yok sürdürülebilir bir faaliyet değil. Büyük bir tahribat ve yağma söz konusu.”
“Dağın altını oyarak tahrip ediyoruz”
Sahir, Büyükkonuk bölgesinde, Ayfodi Tepesi’nin eteklerinin birkaç yıl önce yeniden taş ocağı olarak kullanıma açıldığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Oradaki taşların ekonomik olmadığı ve çok büyük tahribat yapılarak taşlara ulaşılması gerektiği için ‘bu kadar tahribata değmez, ekonomik değil’ denilerek taş ocağı kapatılmıştı. Bizler de fidan dikerek o tepeyi yeşillendirmiştik, ağaçlar belki de 15 yaşını geçti. Şimdi onlar da sökülerek oyulmaya devam ediyor. Gereksiz yere dağın altını oyarak tahrip eder durumdayız.”