KKTCSon Dakika Haberleri

Atun: KKTC, destansı bir sonuç

KKTC Meclis eski başkanlarından ve başbakanlarından Hakkı Atun, 15 Kasım 1983’te ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 40. yılına özel KIBRIS’a konuştu ve Kıbrıs Türkü’nün, Rum’un acımasızlığına rağmen verdiği büyük mücadeleden övgüyle bahsetti.

KKTC’nin tanınması… Hakkı Atun, 1963-1974 dönemindeki birlik bütünlüğü ve mücahitlik mücadelesini anımsatarak, “Birlik ve bütünlüğü 11 yıl sağlamış ve sonuca ulaşmışsak, şimdi de güçlü bir hükümet iradesi ile ikinci aşama olan dünya tarafından tanınmayı da sağlayabiliriz” dedi

“Federasyon düşüncesi elimizi zayıflatıyor”…Günümüzde yegâne talihsizliğin, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin Rum’la bir federasyon kurabileceğimize inanması olduğunu belirten Atun, “Bu bizim elimizi zayıflatmaktadır” dedi. Atun, iki devletli bir çözüm, yan yana yaşama ve işbirliği yaparak Kıbrıs’a sahip çıkma yaklaşımına inanmak gerektiğini vurguladı

“İnanıp çaba göstermeliyiz”…Hakkı Atun, Rum tarafının eşit düzeyde iki bölgeli çözüme yaklaşacağına hiçbir zaman inanmadığını ifade ederek, Türk dünyasının da bu yönde düşündüğünü söyledi. Atun, “İslam dünyası başından beri anlayış gösterip bizi İslam Konferansı’na davet etti. Dışişleri bakanları toplantılarına davet etti. “Kıbrıs Türk Devleti” diye bize yeni bir isim verilmişken, biz de buna inanıp çaba göstermeliyiz” ifadelerini kullandı.

Cemre CEMALİ

Cumhuriyetimiz, 15 Kasım’da 40’ıncı yaşını dolduruyor. 15 Kasım 1983’te ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) devleti, yaklaşık yarım asırdır ayakta.

Bu yıl 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı’nın 40. yılı, törenlerle coşkuyla kutlanacak.

Yıllar boyu Kıbrıs Türk siyasetinde yer alan, meclis eski başkanlarından ve başbakanlarından Hakkı Atun, KKTC’nin kuruluş yıl dönümü nedeniyle cumhuriyetin ilanına kadar yaşanan süreci KIBRIS’a değerlendirdi.

Hakkı Atun, Kıbrıs Türkü’nün, Rum’un acımasızlığına rağmen verdiği büyük mücadele sonucu kurulan KKTC’nin destansı bir sonuç olduğunu söyledi.

DSC 0893

“Bugünün değerini anlamak için eskiyi bilmek gerekiyor”

KKTC meclis eski başkanlarından ve başbakanlarından Hakkı Atun, 1955 yılından beri yaşanılanların içerisinde yer aldığını ifade ederek, 1959-1961 döneminde serbest çalıştıktan sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin memuru olduğunu ve onlar tarafından lisansüstü eğitim görmek üzere ödeneksiz olarak Manchester Üniversitesi’ne gönderildiğini anımsattı.

Atun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Rauf Raif Denktaş’ı lise yıllarından tanıma şansına sahip olduğunu belirterek, “bir gün gelip çok ateşli bir konuşma yapmış dikkatimizi çekmişti” dedi.

Bugünün değerini anlamak için Kıbrıs Türkü’nün 1920-1940’lı yıllarında içinde bulunduğu perişan durumu herkesin bilmesi gerektiğine dikkat çeken Atun, perişan, bilinçsiz, ne yaptığını bilmeyen bir toplumdan; 40 yıllık bir devletin sahibi olduğumuz noktaya gelindiğine vurgu yaptı.

“Destansı bir sonuç”

Atun, bunun dünyada pek gerçekleşemeyecek bir olay olduğuna işaret ederek, bunun bir kelime ile bütün Kıbrıs Türk halkının 7’den 70’e katkı yaptığı ve Rum toplumunun gücüne ve acımasızlığına rağmen verdiği destansı bir sonuç olduğunu kaydetti.

Türk toplumunun ‘Rum iradesine girmeyeceğiz, Rum’a teslim olmayacağız’ diyerek bir nevi egemenliğini o gün ilan ettiğini belirten Atun, bu anlamda 21 Aralık 1963’ü Türk toplumu için adeta bir dönüm noktası olarak gördüğünü açıkladı.

Atun, o günden sonra bir tek Rum, sivil, asker ya da polisin Türk toplumuna hükmetmediğinin altını çizerek “Bugün sayın cumhurbaşkanımız egemen, eşit bir devletten bahsediyorsa, o söz, o karar, o gece verilmişti” şeklinde konuştu.

11 yıl süren mücadelede kilit rol oynayan bir kişi olduğuna dikkat çeken Atun, şöyle devam etti:

“Planlama ve İnşaat Dairesi gibi hem sivile, hem askere alt yapı hizmeti veren, inşaat yapan, kampetten perdeye kadar her ihtiyacı karşılayan ve bütün sanatkârların bağlandığı kilit bir daire haline geldik. Yaptığımız en önemli iş de 25- 30 bin kadar göçmenin barındırılmasıydı.

Kıbrıs’ın dört bir yanında, özellikle 1968 yılından sonra Göçmen evlerini yapmaya başladık. En güzel örnek Göçmenköy’dür. Hem tasarlayıcısı, hem de inşaatını yapan kişilerden biriyim”

“Göçmenlerin iskânı en büyük süreçti”

Atun, bu mücadelenin ve devletin kurulmasındaki çabaların içinde yer alan ve yaşanılanları bilen birisi olduğunu hatırlatarak, 1974 yılında Barış Harekâtı’ndan sonra Kıbrıs Türk toplumunun gerek sosyal toparlanma ve gerekse de ekonomik kalkınma yönünden yeniden yola çıktığını anımsattı.

En büyük sürecin göçmenlerin iskânı olduğunu belirten Atun, 60 bini güneyden, 30 bini Türkiye’den olmak üzere iş gücü olarak kuzeye getirilen 90 bin insanın Kıbrıs Türk halkı olarak yaratılmasının devletin temel taşı olduğunu ifade etti.

KKTC Eski Başbakanı ve Meclis Başkanı Atun, KKTC’nin ilanı ile ilgili süreci de anlattı. Atun, Kıbrıs sorununa çözüm bulma amaçlı ilk toplumlararası görüşmelerin 1968 yılında Beyrut’ta, Klerides ile başladığını ve 1973 yılına gelindiğinde Denktaş’ın bir nevi otonomi ve kantonal bir sistemi kabul ettiğini belirtti.

Atun, “ Denktaş,‘Bizi 3 önemli yere toplayacaksınız, kendi kendimizi otonom bir şekilde yönetebileceğiz’ demişti. Makarios, buna karşı çıkarak ‘bu azınlık haklarından fazladır diyerek reddetmişti’ ” ifadelerini kullanarak o günleri anımsattı.

Hep suçlanan ve ‘Türk tarafı uzlaşmıyor, Denktaş engeldir’ iddiasının tamamen safsata olduğuna vurgu yapan Atun, Denktaş’ın her zaman esneklik gösterdiğini söyledi.

“Denktaş başından beri bu düşüncedeydi”

Atun, Denktaş’ın başından beri bu düşüncede olduğunu ancak Ecevit’i ikna edemediğine dikkat çekerek, Denktaş’ın 1974 yılından beri bağımsız bir devlet haline gelme ve Rumlarla eşitliği sağlama düşüncesinde olduğunu hatırlattı.

Bu amaçla Denktaş’ın çok gizli ve teknik bir yaklaşımla kimsenin haberi olmadan hazırlığa başladığını ifade eden Atun, “O dönemlerde 1980’lere geldiğimizde ben partinin genel sekreteriydim. Denktaş bunu gizli yapmasaydı engelle karşılaşacaktı. Dış dünyaya duyurmadan sabırla Türkiye’de olgun bir durumun ortaya çıkmasını bekledi” vurgusu yaptı.

Atun, Türkiye’de askeri darbe yapılıp, askerle ilişkisini iyi götüren bir lider olan Denktaş’ın, zamanın uygun olabileceğini düşündüğünü ve o dönem büyükelçi olan İnal Batu’nun da bu konuda yardımcı olduğunu belirterek, “Cumhuriyetin ilanının artık açıklanmasını kararlaştırıldı. Dönemin Dışişleri Bakanı Kenan Atakol bile haberdar edilmeden müsteşarı Osman Ertuğ’u Ankara’ya göndererek orada bağımsızlık bildirgesi hazırlandı” dedi.

DSC 0908

“Cumhuriyeti ilan etmeden bir gün önce toplandık”

Denktaş’ın meclisi toplayarak cumhuriyeti ilan etmeden bir gün önce kendilerini saraya çağırdığını anlatan Atun, “açıkça bize ‘ben yarın mecliste cumhuriyeti ilan edeceğim, herhalde bana karşı çıkmazsınız. Karşı çıkan olursa da herhalde mecliste yeri olmaz’ demişti” diyerek, ertesi gün çok duygusal ve dramatik bir meclis oturumu gerçekleştiğini söyledi.

Atun, o gün hissettiği duyguları paylaşarak duygulandığını ve gözyaşlarına engel olamadığını kaydetti.

Türk toplumunun yıllarca çektiği zahmetlerin, tabi tutulduğu haksızlıkların gözünün önüne geldiğine dikkat çekerek böyle bir güne vasıl olmanın rüya gibi olduğunu belirtti.

Binlerce kişinin büyük bir heyecan içerisinde meclisin çevresinde toplandığını ifade eden Atun, o gün yıllarca bu davaya hizmet eden Dr. Küçük, Osman Örek ve Rauf Denktaş’ın ellerini havaya kaldırıp o tarihi günü bütün dünyaya ilan ettiğini hatırlattı.

Atun, “Biz de teker teker bağımsızlık bildirgesini imzalamış, ondan sonra ellerimiz havada oybirliği ile onaylamıştık” diyerek o dönemki muhalefetin ‘Denktaş süresini uzatsın’ gibi bahaneler üreterek cumhuriyetin ilanını ertelemeye çalıştığını da kaydetti.

“Denktaş bu adımı atmaktan geri duramazdı”

Ancak başka çare kalmadığını ve Denktaş’ın bu adımı atmaktan geri duramayacağını anlatan Atun, “Rum tarafının bizimle eşit düzeyde iki bölgeli çözüme yaklaşacağına hiçbir zaman inanmıyorum. Gerek o gün, gerekse de bugün aynı kanaatteyim. Artık kendi kaderimize küsüp iki eşit iki devletli bir çözümden başka çaremiz kalmadığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Atun, bu konuda olumlu işaretler gördüğünü ve Türk dünyasının da uyandığını söyleyerek “350 milyon Türk ırkından gelen insanla, 5-6 devletin bize daha çok anlayış göstereceğine inanıyorum. İslam dünyası başından beri anlayış gösterip bizi İslam Konferansı’na davet etmiştir. Dışişleri bakanları toplantılarına davet etmiştir. “Kıbrıs Türk Devleti” diye bize yeni bir isim vermişken, biz de buna inanıp çaba göstermeliyiz” vurgusu yaptı.

“CTP’nin Rum’la federasyon düşüncesi talihsizlik”

Günümüzde yegâne talihsizliğin, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) Rum’la bir federasyon kurabileceğimize inanması olduğuna dikkat çeken Atun, şunları kaydetti:

“Bu bizim elimizi zayıflatmaktadır Halbuki bir bütün olarak biz Rum’dan ümidi kestik. İki devletli bir çözüm, yan yana yaşama ve işbirliği yaparak Kıbrıs’a sahip çıkma yaklaşımına inanmamız lazım. O zaman sonuca çok daha kolay ulaşırız.

Ben 10 yıl Meclis Başkanlığı olarak görev yapıp, 4 kez oybirliği ile karar ürettim. Bugün mecliste bir kopukluk, bir ayrılık var. Meclis beklediğimiz bütünlüğü, üretimi gösteremiyor. Bu konuda silkelenip kendimize gelmek zorundayız”.

“İkinci aşama tanınma”

Atun, 1963-1974 dönemlerindeki birlik bütünlüğü, 7’den 70’e mücahitlik mücadelesinden sonrasını değerlendirerek, “hükümet bazı konularda uyanamadı. Bilhassa arazi satışından tutun, ülkenin etkili otoriter bir şekilde yönetimine gelinceye kadar ortaya güçlü bir hükümet iradesi koyamaması da zayıf bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Birlik ve bütünlüğü 11 yıl sağlamış ve sonuca ulaşmışsak, şimdi de ikinci aşama olan dünya tarafından tanınmayı ancak bu şekilde sağlayabiliriz” vurgusu yaptı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu