Atun: KKTC’deki deprem sorununun temelinde hukuki sistemsel ve kurumsal eksiklikler olduğunu düşünüyorum
Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB), Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı ile Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi iş birliğinde mayıs ayında düzenlenen “Co-Create Deprem Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi, bugün KTMMOB binasında düzenlenen toplantıyla açıklandı.
Toplantıda açılış konuşmalarını DAÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Kılıç, KTMMOB Başkanı Tunç Adanır ve Jeoloji ve Maden Dairesi Müdürü Ayşen Albayrak yaptı. Çalıştaya ilişkin basın açıklaması ise DAÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Resmiye Alpar Atun tarafından okundu.
Atun, yapılan tartışmalara bakıldığında, çalıştaya katkı koyan uzmanların KKTC’deki deprem sorununun temelinde hukuki sistemsel ve kurumsal eksiklikler olduğunu düşündüğünü anlattı, bu eksikliklerin diğer sorunlarla iç içe geçtiği ve konunun kültürel bir olgu olarak ele alınması gerektiğini belirtti.
-Kılıç
Depremin ülke tarihine derin izler bıraktığına işaret eden DAÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Kılıç, Göktürk yazıtlarında işlerin başında bilgili insanlar bulundurmanın önemine işaret edildiğini hatırlattı.
“Bizim kültürümüz bilge insanların öğütleriyle süslenmiş bir kültürdür” diyen Kılıç, işin ehli kişilerin düşüncelerine önem verilmesi gerektiğini dile getirdi. Kılıç, bilgi ve bilgeliğin sadece akademik başarıları değil estetik fonksiyonellik ve güvenliği de beraberinde getirdiğini söyledi.
Mimarlık eğitiminin sadece estetik değil deprem güvenliği açısından da önemli olduğunu ifade eden Kılıç, üniversitenin STK’larla olan ilişkisinin önemine de işaret etti.
-Adanır
KTMMOB Başkanı Tunç Adanır da konuşmasında, yapı güvenliği konusunun deprem sonrası yeniden ciddiye alınmaya başladığını kaydetti. İsias Otel olayında, yapıdaki malzeme kalitesizliği, kaçak yapılaşma ve imar affının etkin olduğuna işaret eden Adanır yapılaşmada bunlara fırsat verilmemesi gerektiğini, uzman kişilerin dinlenmesi gerektiğini söyledi.
Kamusal çıkarlara göre hareket etmenin önemine işaret eden Adanır, ülkedeki durumun incelenmesi gerektiğini dile getirdi. Sahadaki uygulamaların kontrolünde daha aktif olunması gerektiğini belirten Adanır, bu konudaki boşluğun kapatılması için çalışma yürüttüklerini söyledi.
Deprem olduktan sonra “ah vah” çekmenin anlamı olmadığını dile getiren Adanır bu çalıştay gibi çalışmalara ve bu çalışmalardan çıkan sonuçlara büyük önem verilmesi gerektiğini anlattı.
-Albayrak
Jeoloji ve Maden Dairesi Müdürü Ayşen Albayrak da konuşmasında “Depremlerin sıkça yaşandığı, aktif fayların olduğu bir coğrafyada olduğumuzun farkında olmamız, risk analizimizi yapmamız gerekir” dedi.
Bu anlamda çalıştayın memnuniyet verici olduğunu kaydeden Albayrak, yeni bir deprem oluşmadan gerekli adımların atılması gerektiğini ifade etti.
-Atun: “Sonuçlar sekiz kritik sorunu vurguluyor”
DAÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Resmiye Alpar Atun ise çalıştayla ilgili sunum gerçekleştirdi. Bu konuyla ilgili sürecin tek bir paydaşı değil birçok paydaşı ilgilendirdiğini söyleyen Atun, bu kapsamda ilgili tüm katılımcıları dahil ettikleri çalıştayı 18 Mayıs’ta gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Atun çalıştayda Kıbrıs bağlamında deprem riski ve planlama, deprem kapsamında yasal, yönetsel yapı ve mesleki sorumluluklar; yapı denetimi ve deprem, deprem sonrası süreç ve planlaması olmak üzere 4 ana başlıkta çalışma yapıldığını söyledi.
Deprem Çalıştayının sonuçlarının, KKTC’deki deprem sorununa ilişkin sekiz kritik sorunu vurguladığını dile getiren Atun bu kritik sorunları şöyle sıraladı: “Hukuki, yasal ve sistemsel sorunlar; paydaşlar arasındaki iş birliği ve koordinasyon eksikliği; planlama kararları ve süreçlerinde yapısal eksiklikler, eğitim eksiklikleri, farkındalık ve duyarlılık; toprak-temel ilişkisi sorunları; bilgi eksikliği ve etik düşünce eksiklikleri, yapısal sistem sorunları; eski binalarla ilişkili sorunlar.”
Atun, yapılan tartışmalara bakıldığında, çalıştaya katkı koyan uzmanların KKTC’deki deprem sorununun temelinde hukuki sistemsel ve kurumsal eksiklikler olduğunu düşündüğünü anlattı; bu eksikliklerin diğer sorunlarla iç içe geçtiği ve konunun kültürel bir olgu olarak ele alınması gerektiğini belirtti.