Ağayev: Lefke çocuğumdur, kimseye vermem
“YAZMAYI, ÜRETMEYİ İHMAL ETMEYELİM” ….. Kaleme aldığı ve çeviri yaptığı bir çok kitabı bulunan Doç. Dr. Elnur Ağayev, “Yazmak hayattır. Hayatta kalabilmektir… Ben kendim için yazıyorum” ifadesini kullanıyor. Yazı yazmanın insanı terbiye ettiğini, olgunlaştırdığını, düşünmeye zorladığını, hatalarının görmesine yardımcı olduğunu, en nihayetinde ise ona hayatta kalma, ebedi yaşama şansı verdiğini söyleyen Ağayev, “Yazmayı, üretmeyi ihmal etmeyelim” mesajını veriyor.
LEFKE HALKI ÇOK MİSAFİRPERVER…. Elnur Ağayev, kendisi ve ailesi için Kıbrıs yolculuğu, 2008’de LAÜ’nün çalışma başvurusunu kabul etmesiyle başladığını anlattı. Ağayev, Lefke’nin kasaba görüntüsü ve adanın sıcak havası ilk başlarda morallerini bozduğunu, ama ilerleyen günlere bu önyargının yıkıldığını ifade ediyor. Lefke’nin doğal güzelliklerini gördükçe, halkın saygısı ve misafirperverliği ile tanıştıkça buradaki bağın büyüdüğünü ve tutku haline dönüştüğünü anlatıyor.
Aliye Özenci-İçimizdeki Cevher
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Elnur Ağayev’in, Azerbaycan’da başlayan hayat serüveni, Kıbrıs’ın Lefke ilçesinde devam ediyor.
Doç. Dr. Ağayev, Lefke’nin derinlerine indikçe bu şehri ikinci vatanı olarak benimsediğini söylüyor.
2008’de ailesiyle birlikte Kıbrıs’a gelen Ağayev, Lefke’nin doğal güzelliklerinin Azerbaycan’da yaşadıkları bölgeyle benzeştiğini ve kısa sürede buradaki yaşama alıştıklarını kaydediyor.
Her fırsatta “Lefke çocuğumdur, kimseye vermem” diyen Ağayev, Lefke halkının saygısı ve misafirperverliğinin altını çizerek memnuniyetini dile getiriyor.
Doç. Dr. Elnur Ağayev, KIBRIS gazetesine verdiği röportajda mesleğini, kitaplarını anlatırken, Lefke’den de bahsetmeyi ihmal etmiyor…
Lefke ile ilgili 7 kitabı bulunuyor
Doç. Dr. Elnur Ağayev’in, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Tarih Yazımı ve Tarih Eğitimi, araştırma alanları içerisinde yer alıyor.
Sovyetleri Birliği, Azerbaycan, Türkiye, Kıbrıs, Talış tarihlerinin yakınçağ dönemiyle de yakından ilgileniyor.
Lefke tarihi araştırmaları da özel ilgi alanını oluşturuyor.
Elnur Ağayev’in ilgi duyduğu ve araştırma sonucu kaleme alarak yayınladığı ve çeviri yaptığı kitaplar sırasıyla şöyle;
Kıbrıs’tan Geçen Beyaz Ruslar, Lefkoşa 2015; Lefke Tarihi ve Kültürü Üzerine Araştırmalar (editöryel çalışma), Lefkoşa 2018; Güzelim Lefke, Lefkoşa 2018; Lefke Tarihinden Sayfalar, Lefkoşa 2019; Bir Zamanlar Lefke, Lefkoşa 2020; Lefke’de Tarihin Peşinde, Lefkoşa 2021; Oysaki Şampiyonluğu Yazacaktım (Lefke Türk Spor Kulübü – 2021-2022 Sezonu), Lefkoşa 2022; Lefke’den Mektuplar – I, Lefkoşa 2023; Kitap Çevrisi: Boris Vsevolodoviç Miller, Türk Halk Türküleri 1903, Çeviri: İgbal Abilov – Elnur Ağayev, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 2022.
“Mâzîyi âtîye bağlayan
köprüde çalışan amele”
Soru: Sevgili Elnur Ağayev, bir tarihçi olarak kendinizi tanıtacak olsanız hangi ifadeleri kullanırsınız?
AĞAYEV: Tarihçiler kendilerini tanıtırken, işlevleri bakımından anlam olarak ortak noktaları bulunan farklı-farklı kelimeleri tercih ederler. Yaptığı işlerin manası bağlamında kendilerini “hammaddeden üretim yapan” marangoza, zanaatkâra, yönetmene, ressama, heykeltıraşa benzetirler. Ben de aynı yöntemi kullanarak tanıtacak olursam kendim için, “mâzîyi âtîye bağlayan köprüde çalışan amele” sıfatını tercih ederdim.
Bu amelenin amacı, işi bıraktığında, çekip gittiğinde “ceketini asacak bir çivi” bulabilmek için gece gündüz çalışmaktır. Bunun için de dinlenmesini ve tatil yapmasını bilmeyen ve ayrıca üretim yapmadığı günü kayıp olarak gören birisidir. Tatili de, dinlenmeyi de yazarak, okuyarak, üreterek yapmaya çalışır ve bundan da keyif duyuyor.
Soru: Elnur Ağayev, KKTC’de hangi ilçe olur diye sorsak, yanıtınız ne olurdu?
AĞAYEV: KKTC’de bütün ilçeler benim için önemlidir, değerlidir, azizdir, eşittir. Aralarında fark koymamaya çalışırım. Ama bilirsiniz, ekonomide sık sık kullanılan Latince bir ifade vardır, “primus inter pares” yani “eşitler arasında birinci”. Bakınız, bu bağlamda ilçelerden Lefke eşitler arasında benim için her zaman birincidir.
Soru: Lefke yolculuğunuz ne zaman ve nasıl başladı?
AĞAYEV: Lefke hikâyem 2008 yılının Mayıs ayının başında Lefke Avrupa Üniversitesi’ne çalışmak için yaptığım başvuruyla başladı. Kısa sürede olumlu cevap aldım. Ve yeni öğretim yılında göreve başlamak için 26 Ağustos 2008’de Kıbrıs’a/Lefke’ye geldim. Havalimanından Lefke bölgesine kadar olan yol üzerindeki “kasaba görüntüsü” ve sıcak hava moralimizi bozmaya yetmişti. Oysaki beklentilerimiz daha yüksekti. Fakat Lefke bölgesinin güzellikleri tüm olumsuzlukları silmeye yetmişti. Ve Azerbaycan’da yaşadığımız bölgeye doğal güzellikleriyle benzeştiğinden olacak ki sonraki günlerde buraya alışmakta zorluk yaşamadık.
“Lefke çocuğumdur, kimseye vermem”
Soru: Lefke ile gönül bağınızdan bahseder misiniz?
AĞAYEV: Ünlü Rus şarkiyatçısı Boris Miller çalıştığı konulardan biri de etnik mensubiyetimin de bulunduğu Talışlarla ilgilidir. Ve Miller Talışlarla ilgili diyor ki, “Talış çocuğumdur ve onu kimseye vermem”. Ben de bu düşünceden etkilenerek “Lefke çocuğumdur, kimseye vermem” cümlesini sık sık kullanır oldum.
Lefke ile iki yönlü bağımız var, hem ben Lefke’ye katkı sunmaya çalışıyorum, hem de Lefke bana hizmetler sunuyor. Lefke ile ilgili şimdiye kadar 7 kitap yazdım. Sırada bekleyen Lefke ile ilgili daha çok kitap projelerim var. Bu kitaplarda Lefke’nin tarihine, sanatına, edebiyatına, kültürüne, sosyo-ekonomik yapısına dokunuyorum.
Güzelim Lefke’nin portakal bahçeleri, dereleri, su kemerleri, kahvehaneleri, camileri, tarihi konakları, festivalleri, çarşısı, barajı bana çalışma ortamı sunuyor. Lefkelilerin saygısını, misafirperverliğini de ayrıca vurgulamam lazım. Bu sunumlara biraz da olsa karşılık vermek beni mutlu ediyor.
“Garip hisler, duygular…”
Soru: Konu başlığı Lefke olan yedi kitap yayınladığınızı söylediniz. Lefke’yi kitaplaştırma fikri nasıl doğdu, bu süreçten bahseder misiniz?
AĞAYEV: Benim literatürümde yeni mekâna alışmanın kronolojisi şöyledir: Yeni bir yere gittiğinizde ilk olarak kalbinizde bilemediğiniz garip hisler, duygular uyanır. Bu duyguları atlattıktan sonra çevreyi merak edersiniz. İnsanlarla ve toplumla iletişim kurarsınız. Araştırma merakınız artar. Bölgeyle ilgili yazılan kitaplar varsa, okumak istersiniz… Ve günün sonunda kendiniz için yazmaya başlarsınız. Yazdıklarınız ilgi ve değer görürse de yayınlarsınız.
Lefke’de ben bunları yaşadım. İlk geldiğimizde akşamları çocuklar ve hanımla Gemikonağı iskelesinde denize karşı oturup garip hisler, duygular yaşadık. Sonra çarşıya toplum içine çıktım. Saygı ve ilgi gördüm. İlk aldığım kitap Müzeffer Turgut Sarp’ın Bir Tarih, Bir Hikâye kitabıydı. Sonra Nazım Beratlı’nın ve Harit Fedayi hocaların Lefke yazılarını okumaya başladım. Akademik çalışmalarım için Girne Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ne gittiğimde orada Lefke ile ilgili kaynaklar topladım. Halktan insanlardan belgeler ve sözlü tarih örneklerini kayda geçtim. Ve günün sonunda Lefke ile ilgili deneme yazıları yazdım. Web sayfamda paylaştım. İlk okumalar 100 kişi civarındaydı. 1000 kişilere ulaştığında ise artık kitap fikri doğmuştu…
“Postayı terk etmiş”
Soru: Son olarak okuyucuyla buluşturduğunuz “Lefke’den Mektuplar – I” kitabınızdan bahseder misiniz?
AĞAYEV: Yaşamı anlayalı yazıya ve mektuba meraklıyım. Posta yoluyla yüzlerce mektup yazdım, gönderdim, heyecanla cevaplarını bekledim. Şimdi artık mektup göndermek için klasik anlamda “postayı terk etmiş” ve teknolojinin bize sunduğu nimetlerden faydalanıyorum…
Bir süredir akademik yaşam içinde “nefes almak” ve duygu, düşünce, sorunlu gördüğüm konular, düşün olaylarını paylaşmak için yöntem ve merci arıyordum. Lefke’den Mektuplar başlığı altında yazılar yazmak bu arayışın sonucu oldu. 8 Mayıs 2023 tarihinden itibaren elnuragayev.com sayfamda bu başlık altında o gün “kafamı kurcalayan” konuları yazarak paylaştım. Daha ilk paylaşımdan itibaren değerli İsmail Bozkurt hocamın, “Elnur hocam, galiba yeni kitap geliyor” demesi beni daha bir heveslendirdi ve heyecanlandırdı. O gün, bu gündür bu mektuplara devam ediyorum. Okuyuculardan gördüğüm ilgi çok memnun ediyor.
Lefke’den Mektuplar – I kitabına 08.05.2023-16.09.2023 tarihleri arasında yazdığım mektupları dâhil ettim. Zaman zaman eski mektuplar ve röportajlarıma dönmek ihtiyacı hissettiğimden onlardan da vazgeçmedim.
İlk mektupta şunu ifade etmiştim: “Mektubumun ana konusu olacak, yardımcı konuları olacak, şiiri olacak, hikâyesi olacak, sanatı olacak, tarihi olacak… Psikolojisiz, Sosyolojisiz hiç olmaz…” Bu özelliklere mektuplarımda sadık kalmaya çalıştım.
Soru: Yeni kitap çalışmalarınız var mı?
AĞAYEV: Bitirdiğim, son aşamaya geldiğim, taramasını yaptığım ve planladığım farklı kitaplar var. Kıbrıs’ta “Çığ harekâtının lokomotifi” konumunda olmuş, Lefkoşa’daki Türkiye Cumhuriyeti Elçiliği ikinci kâtibi Hikmet Taşkent’in şiir ve anılarını ve ayrıca onunla ilgili şiir ve anılarını topladığım “Kıbrıs’tan Anadolu…” kitabı baskıya hazırdır. “Kıbrıs Duhoborları”, “Müzeffer Nesirli’nin Yaşamı ve Eserleri” ve “Lefke Belediyesi Tarihi, 1900-1908” kitaplarının sonuna gelmiş durumdayım. Kıbrıs Türkü’nün yetiştirdiği değerli eğitimcilerden Osman Talât Yurdakul ve Mustafa Turgut Sarıca hocalarla ilgili kitap çalışmamın kaynak tarama kısmı tamamlandı. Ve tabii ki Lefke Mektupları II kitabı için makale yazılarım devam ediyor.
“Futbol, vaktimin önemli bir kısmını alıyor”
Soru: Elnur Ağayev, okul ve kitap çalışmaları dışında nelerle meşgul olmayı seviyorsunuz?
AĞAYEV: Hobilerim olan sosyal ve kültürel etkinliklere olabildiğince katılmaya çalışırım. Ve katıldığım etkinliklerle ilgili yazılar yazmayı, tarihe not düşmeyi seviyorum. Spor, özellikle de futbol, vaktimin önemli bir kısmını almaya başladı. KKTC’de oynanan futbol maçlarını sahaya giderek izlerim. Yine izlediğim maçlarla ilgili köşe yazıları yazarım. Lefke TSK sekreterliği görevini yürütürüm.
Merkezi Lefke’de bulunan Lefkehaber TV’de iki yıldan fazladır haftada iki program hazırlayıp sunuyorum. “Burası Garadağ” isimli spor programında Lefke TSK’nın haftalık maçlarını yorumluyorum. Ayrıca “Lefke’de Tarihin Peşinde” programında Lefke tarihi merkezde olmak üzere değişik tarihi konularda misafirlerle söyleşiler ve değerlendirmeler yapıyorum.
Soru: Yazmanın, üretmenin verdiği hazdan bahsederek, vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
AĞAYEV: Yazmak, üretmek üzerine malumun ilanı şeklinde bir cümle var: “Yazmak hayattır. Hayatta kalabilmektir… Ben kendim için yazıyorum”. Hayatta kalabilmek için yazmak gibi bir eylem içinde olmaktan daha yüksek bir haz olabilir mi? Bilmem, belki de insanoğlu yok oluştan, yerinin boş kalacağından korktuğu için ürettiği bir hazdır bu, yazdıklarıyla, ürettikleriyle ebedi yaşamak istiyor…
Yazmaktan, üretmekten bahsederken akla gelenlerin ilki Tolstoyculardır. Düşünceleri yanında hem de yazdıklarıyla anılırlar. Okur-yazar toplumu olmanın gereklerini yerine getirmemiz lazım. Bencil davranıp sadece okumakla yetinmeyelim, “meyveler de olgunlaştıralım”.
“Söz uçar yazı kalır” fikrini ezberlemiş bir toplumuz. Bu anlamda sadece sözle yetinmeyelim, yazı için de eyleme geçelim. Zira yazı yazmak insanı terbiye eder, olgunlaştırır, düşünmeye zorlar, hatalarını görmesini sağlar, en nihayetinde ise ona hayatta kalma, ebedi yaşama şansı verir. Yazmayı, üretmeyi ihmal etmeyelim…