Atlı: Güven sarsılmamalı
Akran zorbalığı ve kadına şiddet vakalarındaki artış, sosyal hizmetlerin önemini ortaya koyarken; bu konuda dairenin uygulamada yanlışlıklar ve altyapı eksikleri de bulunuyor.
Önce güçlendirme… KAYAD Proje Koordinatörü Avukat Mine Atlı, sosyal hizmetlerin görevinin çocuğu anne babadan koparmak yerine öncelikle anne ve babayı güçlendirmesi gerektiğini söyleyerek “Anne ve babayı suçlayan, ötekileştiren, cezalandıran süreçler hem verimsiz olur hem de vatandaşın sosyal hizmetlere olan güveninin sarsılmasına neden olur.” dedi.
Meslek içi eğitim… Sosyal hizmetlerin akran zorbalığı ile ilgili konulara müdahil olmadığına dikkat çeken Atlı, “Sosyal hizmetler insan kaynağı, eğitim ve kapasite bağlamında çok geri bir noktada. Güçlendirilmesi için derhal adım atılarak gerekli bütçe ve eleman arttırılmalı. Meslek içi eğitim verilmeli ve standart prosedürler geliştirilmelidir.” diye konuştu.
Cemre CEMALİ
Toplumda sıkça gündeme gelen ve tartışılan ‘akran zorbalığı’ konusunda aile ve okul iş birliği kadar Sosyal Hizmetler Dairesine de çok önemli görevler düşüyor.
Sosyal Hizmetler Dairesi’nin resmi sitesinde yer alan açıklamaya göre; daire toplumda dezavantajlı olan bireylerin yani yaşlı, kadın, çocuk, özel gereksinimli bireyler, işsiz ve madde bağımlısı gibi kişi ve grupların kamu kaynaklarından yararlanarak toplumun diğer bireyleri kadar avantajlı bir seviyeye gelmesini amaçlanıyor. Ancak dairenin bu hizmetleri tam anlamıyla gerçekleştirebilmesi için birçok noktada güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor.
KIBRIS’a konuşan Kadından Yaşama Destek Derneği (KAYAD) Proje Koordinatörü Av. Mine Atlı, sosyal hizmetlerin önemini ve bu alanda ülkemizde yaşanan eksiklikleri anlattı.
“Mevzuat yok”
Av. Mine Atlı, ‘akran zorbalığı’ ve bu zorbalığın iş yerlerindeki hali olan ‘mobbing’ ile ilgili ülkemizde bir mevzuat olmadığını ifade ederek bununla ilgili daha önce avukat olarak tarafı olduğu bir davada yaşadıklarını anlattı:
“Özel bir okulda boynuna ip sarılan bir çocuk vardı. Okul gerekli adımları atmadığı için hatta bu zorbalığa maruz kalan mağdur çocuk okuldan uzaklaştırıldı. Annesi sürekli okulda sorun çıkardığı için okul idaresi o çocuğu okuldan uzaklaştırmayı uygun gördü. Bununla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı da okul da dava edildi. Dava teknik bir sebeple düştü. Sebebi de; çocuğun annesinin değil babasının vasi olması nedeniyle bu davayı babanın açabileceği gerekçesiyle düştü dava”
Atlı, bu süreçte Milli Eğitim Bakanlığı’nın özel okullarda yaşanan konulara hiçbir şekilde dahil olmadığına birebir tanıklık ettiğini söyleyerek iki temel soruna dikkat çekti:
“Genel olarak akran zorbalığı ile ilgili düzenleme yok. Düzenlemenin yanı sıra okulların bu konuda farkındalık çalışması yürütüp yürütmediği tamamen okulların inisiyatifine kalmış halde. Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda herhangi bir zorbalık olması durumunda atılması gereken adımlar ile ilgili belirlediği herhangi bir talimat ya da protokol yoktur.”
“Sıfır tolerans olmalı”
Atlı, zorbalığa karşı ülke olarak sıfır tolerans politikasının benimsenmesi gerektiğini ancak henüz bunun gerçekleşemediğinin altı çizerek, dünya genelinde ülkelerin zorbalıkla başa çıkma ile ilgili farklı yöntemleri olduğunu ve bunun haritalandırıldığını vurguladı.
Milli Eğitim Bakanlığının çocuk hakları ve ailelerle çalışan sivil toplum örgütleri ile çocuklarla irtibatı olan meslek örgütleriyle ve barolarla birlikte bir çalıştay düzenlemesi gerektiğini belirten Atlı, böylece atılması gereken adımlarla ilgili bir haritanın ortaya çıkarılması ve bir devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini kaydetti.
Atlı, ülkemizde genel olarak sosyal hizmetlerin akran zorbalığı ile ilgili konulara müdahil olmadığına dikkat çekerek “Sosyal hizmetler ada genelinde insan kaynağı, eğitim ve kapasite bağlamında çok geri bir noktadır. Güçlendirilmesi için derhal adım atılarak gerekli olan bütçe ve eleman arttırılmalı. Meslek içi eğitim verilmeli ve standart prosedürler geliştirilmelidir.” vurgusu yaptı.
Sosyal hizmet görevlilerinin sosyal hizmet bacağının mahkeme süreçlerinde tamamen yetersiz kaldığını gözlemlediklerinin altını çizen Atlı, “Avukatlar olarak mahkeme sürçlerini kolaylaştırabilmeleri için sosyal hizmetlerden destek talep ediyoruz ancak bu desteği alamıyoruz” dedi.
“TOCEK güçlendirilmeli”
Atlı, çocuğa karşı bir istismar olduğunda sosyal hizmetlerin görevinin çocuğu anne babadan koparmak yerine öncelikli olarak anne ve babayı güçlendirmek olması gerektiğini ifade ederek “Anne ve babayı suçlayan, ötekileştiren, cezalandıran süreçler hem verimsiz olur hem de vatandaşın sosyal hizmetlere olan güveninin sarsılmasına neden olur.” şeklinde konuştu.
Ülkemizde devlet tarafından sosyal hizmet noktasında vatandaşa destek veren bir tek Sosyal Hizmetler Dairesi olduğunu kaydeden Atlı, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi (TOCEK) Yasası da var, yasa geçti ama teşkilatlandırılmadı. Dairenin tabelası, yasası var ama birini atamadıkları için şu an işlevsiz halde. Yasa hem şiddeti önleme noktasında hem de şiddeti önleme merkezleri ile ilgiliydi. Bu dairenin takibi altında olacaktı.” vurgusu yaptı.
Atlı, devletin ana görevinin vatandaşını korumak olduğunu, bu kapsamda Sosyal Hizmetler Dairesinin ülkenin en önemli devlet dairesi olduğunu ifade ederek, “En güçlü daire ve en güçlü bütçeye haiz olan birim olması gerekiyor. Güçlüyse önleyici tedbirler de alınabilir.” dedi.
“Neden suç işlediği takip edilmeli”
Suç işleyenin 25 yaşından küçük bir birey olması halinde sosyal hizmetlerin takibinde olabilmesi için kişi hakkında rapor istendiğini söyleyen Atlı, “Yasadaki gereklilik yerini bulsun diye bir görüşme sağlayıp rapor hazırlanıyor ama oldu bittiye getirilip üstünkörü yapılıyor. O yaştaki bir bireyin neden suç işlediğinin takip edilmesi gerekiyor ancak ne yazık ki kaynakları ve kapasitesi yetersiz kaldığı için bu yerine getirilmiyor ve suçu önleme noktasında zayıf kalıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Atlı, ailelerle ilgili gözlemlerini de anlattı:
“Aileleri talihsiz görüyorum. Çocukları akran zorbalığına maruz kalan aileler tamamen öğretmenlerin inisiyatifine kalmış durumdalar. İyi bir öğretmen etkili bir mücadele yürütülen okullar akran zorbalığını önüne geçiyor. Ülkemizde akran zorbalığı ile ilgili çalışma yürüten okullar vardır. Bunu devlet ve özel okul olarak ayırmıyorum çünkü çok meraklı çok ilgili devlet okulları da var. Bu da tamamen öğretmenlerin ve okulların inisiyatifinde yürütülen çalışmalardır. Çocuk zorbalığa maruz kaldığında ailesi iyi bir öğretmen ve işbirliği içinde olan bir okul yönetimi buluyorsa çocuğun sorununu çözebiliyor. Ancak bulmazsa aile ne mahkemelerde ne bakanlık düzeyinde hiçbir şekilde çare bulamıyor.”
“Önleme, koruma ve cezalandırma”
Atlı, akran zorbalığı söz konusu olduğunda hem zorbalığa uğrayan hem de neden olan çocuk ile ilgili yapılması gerekenin ne olduğu hakkında bilgi vererek şöyle devam etti:
“Bu konu ile ilgili geniş bir literatür vardır. Öncelikle zorbalık diğer şiddet türleri gibi tanınmalı, ne olduğu konusunda toplumda bir farkındalık yaratılmalı. Genç veya okul çağındaki çocukların farkındalık düzeyi artırılmalı. Bu da önleyici tedbirler, koruma cezalandırma olarak 3 şekilde organize edilir.
Önleyici tedbirler içinde farkındalık çalışmaları vardır. Koruma ise zorbalığa maruz kalan çocuğa okulda ve evde gerekli destek hizmetlerini sunmaktır. Zorbalığı uygulayan çocuk da cezalandırılmalıdır.
Dünyanın birçok yerinde zorbalık o kadar ciddiye alınıyor ki okuldan atılmaya kadar gidiyor.. Zorba olan çocuk okuldan atılınca devletin görevi o çocuğu rehabilitasyona dayalı başka bir eğitim merkezine almaktır. Devletin görevi o çocuğun başka çocuklar için güvenlik tehdidi oluşturmamasını sağlamak ve rehabilite etmektir.”