Avukat Akan Kürşat’ın tutuklanması… “Rumlar korku salıyor”
Roma’da tutuklanan Avukat Akan Kürşat olayını değerlendiren Emlakçılar Derneği Başkanı Hasan Sungur ve Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, bunun Rum yönetiminin Kuzey’deki emlak satışlarını durdurmak için yarattığı bir algı operasyonu olduğu görüşünde…
“Gary Robb döneminde alınmış bir karar”… Hasan Sungur, tutuklama kararının yeni alınmış gibi algı yaratılmasına sert tepki göstererek, “Tutuklama geçmiş yıllarda açılan davanın bir uzantısı. Rumlar bunu fırsat bilerek propagandaya çevirdi. Bu tip beyanatlarla, KKTC’deki taşınmaz mal ticaretini öldürmeyelim. Emlak krizini durduralım.” ifadelerini kullandı.
“AİHM ve TMK bizi koruyor”… Yabancıların bu yönde çıkan haberlerden etkilendiğine dikkat çeken Sungur, piyasanın durduğunu söyledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun mallar için yaptığı ödemeleri anımsatan Sungur, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde İTEM yasası kapsamında alınan mallarda kesinlikle bir risk yoktur. Rumlar bu yolla Kuzey’den mal alacakları korkutmaya çalışıyor.” dedi.
“Taciz girişiminden öteye gitmez”… Cafer Gürcafer de Rum tarafının zaman zaman böyle girişimler yaptığını belirterek, “Bu tür girişimler ancak ve ancak görüşme sürecini olumsuz etkileyerek, masayı dağıtır. Bu yönden endişeliyim. Onun dışında TMK var, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu var. Bu durumun bir taciz girişimi olmaktan ileri gideceğini düşünmüyorum.” diye konuştu.
“Amaçları satışların önünü kesmek”… Rum tarafının buradaki amacının bir panik yaratarak satışların önünü kesmek olduğunu vurgulayan Gürcafer, “Satışlar olumsuz etkilenir mi? Ben etkileneceğini düşünmüyorum. Belki Avrupa pazarında bu panik etkili olur ama onun dışındaki ülkelerde sıkıntı olmayacaktır. Bir tek etkileyeceği, barış sürecidir.” diyerek düşüncelerini ortaya koydu.
Bugün toplantı var… 16 Ocak’a kadar tutukluluk hali devam edecek olan Akan Kürşat’ın tutuklanması olayının bugün Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenecek uzmanların ve konuya taraf meslek grubu temsilcilerinin katılacağı toplantıda ele alınacak.
Emine Gül ÖZER
Ülkemizin tanınmış avukatlarından Akan Kürşat’ın Kıbrıs adasındaki toprak ve mülkiyet rejimiyle ilgili Rum Yönetimi’nin girişimleriyle İtalya’da tutuklanması gündemdeki sıcak yerini koruyor.
Roma’daki tutukluluk hali devam eden Kürşat’ın davasının 16 Ocak’ta görüşüleceği öğrenilirken, Rum Yönetimi’nin de Kürşat’ın iadesini talep ettiği bildirildi.
Konu bugün ilgili taraflar ve uzmanların katılacağı toplantıda derinlemesine bir şekilde ele alınacak. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın da tutuklama olayıyla ilgili devrede olduğu bildirildi.
Emlakçılar Derneği Başkanı Hasan Sungur ve Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, olayla ilgili KIBRIS’a değerlendirmede bulundu.
Sungur, Rum tarafının yaptığı baskıyla Kuzey’de emlak sektörünün çalkantılı hale geldiğini belirtti. Akan Kürşat olayının Gary Robb döneminde alınmış bir tutuklama kararı olduğunu ifade eden Sungur, “Bu yaşananlar bir Rum malına aracılık yaptı diye değil, geçmişte açılmış olan bir davanın uzantısıdır. Rum bunu fırsat bildi, propagandaya dönüştürdü ve Kıbrıs’ta mal alacak olanları korkutmaya çalışıyor. Bu paniğin durması gerekir.” şeklinde konuştu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kendilerini koruduğuna vurgu yapan Sungur, “Biz Rum mallarını, KKTC olarak ödüyoruz. Bundan dolayı alınan Rum mallarında herhangi bir risk yoktur. Bir risk varmış gibi, her gün tutuklanılabilirmiş gibi algı yaratılıyor. Eğer bir gün TMK ödemelerini yapamazsa ve iptal edilirse işte o gün korkmamız gerekiyor. TMK kurulu olduğu sürece, ödemelerini yaptığı sürece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde İTEM yasası kapsamında alınan mallarda kesinlikle bir risk yoktur.” dedi.
Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer ise Rumların, Akan Kürşat’ın kendilerine teslim edilmesini istemesi ve olayı yakından takip etmeleriyle bir çatışmayla yaşandığını ve bunun olumsuz yansımalar yaratacağını kaydetti. Gürcafer, “Bu durum Kıbrıs sorununu havaya uçuracak.” diyerek Rum tarafının zaman zaman böyle girişimler yaptığından dem vurdu. Cafer Gürcafer, “Bu tür girişimler ancak ve ancak görüşme sürecini olumsuz etkileyerek, masayı dağıtır. Bu yönden endişeliyim. Onun dışında Taşınmaz Mal Komisyonu var, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu var, bu yönde bu gelişimin bir taciz girişimi olmaktan ileri gideceğini düşünmüyorum.” dedi.
“Rumlar Kuzey’de mal alacakları korkutmaya çalışıyor!”
Emlakçılar Derneği Başkanı Hasan Sungur, Rum Yönetimi’nin girişimlerinden bahsetti, basında bu konunun kirli bir şekilde yayılmasının sektöre ciddi zarar verdiğini belirtti.
Geçtiğimiz günlerde Rum yönetiminden yapılan açıklamayı anımsatan Sungur, “Kuzey’deki mal satışları kilitlenecek.” ifadelerinin kullanıldığını söyledi. “Bunu söylerken bir yasal zeminleri yoktur.” diyen Sungur, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Rum malları için yaptığı ödemeler vardır.” ifadelerine yer verdi.
Akan Kürşat olayının Gary Robb döneminde alınmış bir tutuklama kararı olduğunu ifade eden Sungur, “Bu yaşananlar bir Rum malına aracılık yaptı diye değil, geçmişte açılmış olan bir davanın uzantısıdır. Rum bunu fırsat bildi, propagandaya dönüştürdü ve Kıbrıs’ta mal alacak olanları korkutmaya çalışıyor. Bu paniğin durması gerekir.” şeklinde konuştu.
Anlamadan dinlemeden, olayın aslını bilmeden etrafı velveleye veriyorlar diyen Sungur, “Bugün sosyal medyada “mal alan, aracılık edenlere de tutuklanmalar var” gibisinden açıklamalar dolanıyor. Bunun bir bölümü Güney Kıbrıs’tan beslenen paralı kişilerdir. Menfaatleri vardır, konuyu iyice anlamadan beyanat verilmemelidir.” diye konuştu.
“Rum malı almakta hiçbir risk yoktur”
Emlakçılar Birliği olarak yaptıkları araştırmaların sonuçlarını paylaşan Başkan Sungur, “Gary Robb döneminde alınmış bir tutuklanma kararırın şimdiki uygulamasıdır Kürşat’a yapılan. Yabancı uyruklu yeni bir ev aldı diye açılabilecek bir dava yok. Bu iş tırmanacak gibi yapılan açıklamalar yanlıştır. Bu tip beyanatlarla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki taşınmaz mal ticaretini öldürmeyelim. Öyle bir tutuklama yoktur. 2004 – 2005 yıllarındaki alınan davanın devamıdır bu, yeni bir karar değildir. Emlak krizini durduralım.” dedi.
“AİHM kararları ve TMK uygulaması bizi korumaktadır.” ifadelerini kullanan Sungur, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz Rum mallarını, KKTC olarak TMK aracılığıyla ödeyip Türkleştiriyoruz… Bundan dolayı alınan Rum mallarında herhangi bir risk yoktur. Bir risk varmış gibi, her gün tutuklanılabilirmiş gibi algı yaratılıyor. Eğer bir gün TMK ödemelerini yapamazsa ve iptal edilirse işte o gün korkmamız gerekiyor. TMK olduğu sürece, ödemelerini yaptığı sürece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde İTEM yasası kapsamında alınan mallarda kesinlikle bir risk yoktur.”
Sungur: Yabancılar artık mal almaya korkuyor
Başkan Sungur, bu konu dışında hükümetin uygulamalarının yarattığı sıkıntılar da olduğunu anlatarak bunlardan dolayı yabancıların KKTC’den mal almaya korkar bir noktaya geldiğini dile getirdi. Sungur, “Hükümetin yüzde 12’lik yabancılara uyguladığı, yasal olup sıkıntılı bir harç sistemi var yabancı mal alımında. Bundan dolayı yabancıların bir bölümü almaktan bile vazgeçiyor Tapu Dairesinde. Geçmiş günlerde yabancıların mal satışıyla ilgili ciddi tartışmalar, açıklamalar yapıldı. “İskele-Esentepe bölgesinde tarımsal arazi kalmadı gibi”, gerçekle pek bağdaşmayan açıklamalar yapıldı. Oralar zaten tarımsal toprak değildi. Bir kaos yaşıyor 2-3 aydır ve satışlar tamamen durdu. Yabancılar artık mal almaya korkuyor.” ifadelerini kullandı.
Gürcafer: Kıbrıs sorunundaki olumlu durumu havaya uçuracak
Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer de konunun ciddiyetine dikkat çekti.
Rumların, Kürşat’ın kendilerine teslim edilmesini istemesi ve olayı yakından takip etmeleriyle bir çatışmayla karşı karşıya olduğumuzu, bunun bize olumsuz yansımalar yaratacağını kaydeden Gürcafer, “Esas endişem son dönemde Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Yunanistan’a yapmış olduğu ziyaretle başlayan olumlu bir rüzgar vardı Kıbrıs konusunda, görüşmelerin tekrar başlamasıyla ilgili bir umut oluşmuştu ki, bu yalnızca Kıbrıs meselesinin değil, bütün bölge barışını ilgilendiren önemli bir gelişmeydi. Yaşanan Akan Kürşat olayı bu süreci olumsuz etkileyecek ve havaya uçuracak bir olay olarak görüyorum.” ifadelerini kullandı.
Olayın hiçbir amaca hizmet etmeyecek olduğuna dikkat çeken Gürcafer, “Rum tarafı açısından da baktığında, eğer düşünce masanın tekrar oluşmasına yönelik bir baskıysa, bu başarılı olmayacak. Doğru bir yöntem değildir. Satışları engellemeye yönelik bir girişimse yine başarılı olmayacak. Doğru bir yaklaşım değildir. Kıbrıs Sorunu nihai çözüme ulaşmadığı sürece, biz bu tür sataşmalarla zaman zaman karşı karşıya geleceğiz. Bunu ortadan kaldırmanın tek yolu Kıbrıs sorununun iki toplum tarafından kabul edilen bir modellemeyle çözülmesi olacaktır.” dedi.
“Rum panik yaratarak, satışların önüne geçmek istiyor”
Rum tarafının zaman zaman böyle girişimler yaptığını belirten Gürcafer, “Bu tür girişimler ancak ve ancak görüşme sürecini olumsuz etkileyerek, masayı dağıtır. Bu yönden endişeliyim. Onun dışında TMK var, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu var bu yönde. Bu durumun bir taciz girişimi olmaktan ileri gideceğini düşünmüyorum.” diye konuştu.
Rum tarafının buradaki amacının bir panik yaratarak satışların önünü kesmek olduğunu vurgulayan Gürcafer, “Satışlar olumsuz etkilenir mi? Ben etkileneceğini düşünmüyorum. Belki Avrupa pazarında bu panik etkili olur ama onun dışındaki ülkelerde sıkıntı olmayacaktır. Bir tek etkileyeceği, barış sürecidir. Türkiye ve Yunanistan’ın arasında tekrardan bir gerginlik yaratacak bir gelişme olabilir. Kısa süreli bir panik yaratacak ama orta vadede etkili olamayacak.” ifadelerini kullandı.
“TC Dışişleri konuyla ilgileniyor”
İtalya’nın başkenti Roma’da tutuklanan Kürşat’ın davasıyla ilgili hukukçularla görüşme içersinde olduklarını kaydeden Gürcafer, şunları söyledi:
“Davanın içeriği tam netleşmedi. Dava ve görüşme günü 16 Ocak’tır. İtalya’da bürokrasi çok yavaş hareket ediyor. Davanın erkene çekilmesi için girişimler oldu fakat bir netice vermedi. 16’sında olması dolayısıyla içeriğiyle ilgili de bir şey bilmiyoruz. Hukuki açıdan ne yapılabilir? Argümanlarımız ne olacak? Nasıl adım atılması lazım? Onu davanın içeriğini öğrendikten sonra söyleyebileceğiz. Cumhurbaşkanlığı’nda bu konuyla ilgili toplantı var, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri de olayla ilgileniyor.”