Avusturya’da basının Filistin gösterilerine provokatif yaklaşımı, Müslüman karşıtlığını artırıyor
Avusturya’daki “Palestine Solidarity Austria” ( Dayanışması Avusturya) topluluğunun destekçilerinden akademisyen-yayıncı Gerhard Hertenberger ile aktivist-yazar Wilhelm Langthaler, medyanın Filistin’e destek gösterilerine ilişkin haberlerde İsrail yanlısı tutumunu ve kullanılan manipülatif dili değerlendirdi.
Hertenberger, Avusturya medyasında yer alan de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ağırlıklı olarak meşru müdafaa kapsamında değerlendirildiğine işaret ederek,
İnsanların Gazze Şeridi’ne yapılan saldırıların meşru olduğunu savunmasından kesinlikle tiksiniyorum. Bir yandan bunun sivilleri öldürme ve terörizme yanıt olduğunu söyleyip diğer yandan sivilleri öldürmenin meşru müdafaa hakkı olduğunu söyleyemezsiniz. Bu saçmalık. Bu en kötü türden propaganda.
diye konuştu.
Haberlerin genellikle İsrail yanlısı bakış açısıyla hazırlandığına dikkati çeken Hertenberger,
Avusturya’da medya kesinlikle İsrail yanlısı. İsrail hükümetiyle ilgili sorunlu şeylerden asla bahsedilmiyor. Burada Yahudi halkını değil, İsrail hükümetini kastediyorum. İsrail hükümetinin eleştirilmesine izin verilmiyor, olur da eleştirirseniz antisemitist olarak adlandırılıyorsunuz.
ifadesini kullandı.
“Medya, Filistin’le dayanışma gösterilerinde provokatif ve ideolojik dil kullanıyor”
Hertenberger, Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde Filistin’le dayanışma gösterilerinin yasaklandığını, Avusturya’da ise belli şartlarda izin verildiğini aktararak,
Herkesin siyasi görüşlerini söyleme hakkı olduğunu savunuyorum. Çünkü bu yapılmadığında ülke, suyu kaynatıp kapağını kapattığınız bir tencereye benzer. Bir noktada oluşan basınç patlamaya neden olur. İnsanlara öfkeleri ve korkuları hakkında konuşma imkanı verilmeli.
görüşünü paylaştı.
Medyada Filistin ile dayanışma gösterilerine ilişkin yapılan haberlerin “Avusturya’da antisemitizm yükseliyor” ve “Filistin’e değil, teröre destek” gibi başlıklarla sunulduğunu kaydeden Hertenberger,
Bu kesinlikle propaganda ve ideolojik bir dil. Bence medya insanların kafasını bilerek karıştırıyor. Toplumda farklı bakış açıları sunan kitaplar okuyan entelektüellerin sayısı az olduğu için geniş bakış açısına sahip değiller. Bu yüzden pek çoğu Filistinlilerin ‘terörist’ olduğunu ya da tüm Müslümanların ‘terörist’ olduğunu düşünüyor.
diye konuştu.
Hertenberger, medyanın son yıllarda ekonomik kriz yaşanan Avusturya’da, Müslümanları hedef gösterici dil kullanmasının “belirli bir kitleyi suçlama potansiyeli taşıması” açısından tehlikeli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
Şu anda çok daha büyük bir sorun var o da İslamofobik hareket. Çünkü insanlara toplum hakkında ne düşündüklerini sorduğumda, ülkeye muazzam sayıda mültecinin geldiğini ve çoğunun Müslüman olduğunu söylüyor. Artık İslamofobik hareket çok daha güçlü ve beyaz sağcı partinin Yahudi karşıtı değil de Müslüman karşıtı olmasının nedeni bu olabilir çünkü bu şekilde daha fazla oy alabileceklerini biliyorlar.
“İfade özgürlüğü ve gösteri hakkı anayasal bir ilkedir”
Yazar ve aktivist Wilhelm Langthaler de İsrail’in Gazze’de suçu işlediğinin altını çizerek,
Yaşananlar, Nekbe’den (1948’de Filistinlilerin zorunlu göçe tabi tutulduğu Büyük Felaket) ve İsrail’in kuruluşundan bu yana yürürlükte olan bir politikanın doruk noktası. Bu, Filistinlileri bir ulus olarak yok etmeyi amaçlayan sömürgeci ve yerleşimci bir politika. Bu bir soykırım. Bunu farklı şekilde adlandıramayız.
değerlendirmesinde bulundu.
Başkent Viyana başta olmak üzere ülkenin çeşitli kentlerinde düzenlenen Filistin’e destek gösterilerinde “Nehirden denize kadar Filistin özgür olacak” sloganının yasaklandığını aktaran Langthaler, şunları söyledi:
Yetkililer, ‘Nehirden denize kadar Filistin özgür olacak’ gibi sloganları kullanmamamız şartını dayatarak, bizi siyasi olarak sınırlandırmaya çalışıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz çünkü ifade özgürlüğü ve gösteri hakkı anayasal bir ilkedir. Biz bu sloganda ısrarcıyız çünkü vazgeçme yetkisi bizde değil. Bu Filistin halkının talebi. Bu onların direnişi, onların kurtuluş mücadelesi. Bundan vazgeçtiğimizi söylemeye hakkımız yok.
“Avusturya’da medya terörü hiç olmadığı kadar yoğun”
Langthaler, Avusturya medyasının İsrail yanlısı tutumunu eleştirerek,
Medya tamamen Siyonist basın kuruluşları tarafından ele geçirildi. İsrail’e eleştirel yaklaşan herkes ‘antisemitik teröristler, Hamas destekçileri’ şeklinde niteleniyor. Bu, Siyonist katliama tam ve eksiksiz destek anlamına geliyor.
dedi.
İsrail’i destekleyenlerin genellikle Yahudi olmadığına dikkati çeken Langthaler,
İsrail’i destekleyenler genel olarak Yahudi değil. Siyasi sistem bir bütün olarak Siyonist yanlısı ya da son 30 yılda Siyonist yanlısı hale geldi. Yani bu bir Yahudi meselesi değil, tamamen İsrail’in yanında yer alan küresel emperyalist sistem meselesi.
görüşünü aktardı.
Langthaler, küresel emperyalist sistemde eleştirel seslere yer verilmediğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
Şu bir gerçek ki medya terörü diyebileceğimiz şey hiç olmadığı kadar yoğun. Filistin yanlısı herkes en ağır şekilde saldırıya uğruyor. Son 20 yılda sesimizi duyurabileceğimiz ya da dengeli habercilik yapabileceğimiz alanlar giderek daraldı. Müslüman ülkelerdeki toplumlara çağrıda bulunmak istiyorum, sokağa çıkın, susmayın, taleplerinizi dile getirin. İzole topluluklar inşa etme tuzağına düşmeyin, kendinizin ve toplumun demokratik hakları için mücadele edin.
“İslamofobi bir tür devlet politikası haline geldi”
Avrupa’da Müslüman karşıtlığının son 20 yıldır yükselişte olduğunu anımsatan Langthaler, şu ifadeleri kullandı:
Müslümanların düşman olarak resmedildiği 11 Eylül’den bu yana İslamofobi giderek arttı ve bir tür devlet politikası haline geldi. Avusturya’da Müslüman karşıtı dil 20 yıldan beri yükselişte ve pek çok hükümet bunu kasıtlı olarak kullanıyor. Hatırlayacağınız üzere eski Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz yönetimindeki son hükümet, tüm başbakanlar arasında en İslamofobik olanıydı. Kesinlikle bu dili kullanmaya devam edecekler.
Langthaler, Avrupa’da bir dönem Yahudileri hedef alan siyasetçilerin yerini bugün Müslümanları hedef alanlara bıraktığının altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
Antisemitizmin 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın ilk yarısındaki yerini İslamofobi’ye bıraktı. Bugün İslamofobi’nin ön saflarında yer alan siyasi liderlerin birçoğu antisemitik gelenekten geliyor. Dolayısıyla siyasi kimliklerini başkalarını suçlamaya dayandıranların şimdi Yahudilere karşı değil de Müslümanlara karşı bunu yapmaya devam etmeleri oldukça dramatik. Bu şovenizmdir. Günah keçisi bulmaya yönelik kimlik politikasıdır.