Ateşi düşündüğümüzde, muhtemelen yoluna çıkan her şeyi yakıp kül etme gücüne sahip, sıcak, yanan bir ısı ve ışık kütlesini hayal ederiz.Bu parlayan alevler, söndükten sonra güçlerini kaybeder ve yok olurlar.
Ancak, ne tür fırtınalar veya yağışlar yağarsa yağsın, binlerce yıldır yanan ve yanmaya devam eden bazı yangınların olduğu biliniyor.
Bir yangının hayatta kalabilmesi için üç kaynağa ihtiyacı vardır: Oksijen, yakıt ve ısı kaynağı.
Bu üç şey tükenmezse, bir yangının sonsuza kadar yanması teorik olarak mümkün olabilir.
Geniş ormanların sınırsız yakıt kaynağı görevi gördüğü ve bu yangınları söndürmeyi neredeyse imkansız hale getirdiği, uzun süredir devam eden orman yangınlarında bunun örneklerini görüyoruz.
Bu imizde, kültürel ve dini tarihlerde önemli rol oynayan ve aynı zamanda popüler turistik cazibe merkezleri olarak kabul edilen birkaç yangına göz atacağız.
1. Yanar Dağ – Azerbaycan
Azerbaycan, dağlarının ve denizlerinin farklı yerlerinde kendiliğinden çıkan yangınlar nedeniyle yıllar içinde oldukça ses getirmeyi başarmıştı.
Bu doğal yangınlar, şaşkınlık unsuru olmasının yanı sıra ülkenin gaz rezervlerinin bol olmasından kaynaklanıyor.
Ülkedeki yangınların çoğu, bu kaynakların tükenmesi ve tektonik kaymalar nedeniyle zamanla söner, ancak Yanar Dağ adı verilen bu bölgedeki yangın, günümüze kadar devam eden en mucizevi yangınlardan biri.
Bu yangının varlığına dair bilinen ilk kayıt, Marco Polo’nun 13. yüzyılda Bakü şehrini ziyareti sırasında yaptığı seyahatlerde geçiyor.
Ateş o zamandan beri sürekli yanıyor ve dağın kenarı boyunca bir ateş duvarı oluşturuyor. Artık en çok beğenilen turistik cazibe merkezi olan bu bölge, devlet tarafından koruma alanı altında bulunuyor.
2. Burning Mountain – Avustralya
Doğu Avustralya, yangınları sürdürmek için gereken bileşenler açısından oldukça zengin bir bölge.
Yakıt, hava koşullarının neden olduğu aşırı kuru bitki örtüsü biçiminde gelirken, ısı kaynağı genellikle yıldırım veya insan kaynaklıdır.
Avustralya’nın çoğu bölgesinde bu tür yangınlar yaşansa da nüfusun çoğunluğunun yaşadığı doğu ve güney kıyıları ülkede en fazla yangının yaşandığı yerler olarak biliniyor.
Bunlardan en meşhuru, Wingen Dağı’ndaki kömür madenlerinin altında son 6 bin yıldır yanan ateşlerdir.
‘Wingen’ kelimesi Aborijinlerin Wonnarua kabilesinin ana dilinden türetilmiştir ve “ateş” anlamına gelmektedir.
Yangının kesin nedeni bilinmiyor, ancak insanları, yangının yıldırım çarpmasından kaynaklanabileceğini öne sürüyor.
Bu kömürlerin alışılagelmiş ateş gibi alevleri yok, yüzeyin 30 metre altında bin santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıkta ısıyla parlıyorlar.
Yüzeyde dumanın ve kükürt kokusunun çıkmasını sağlayan havalandırma delikleri bulunuyor.
3. Sigara içen tepeler – Kanada
Kanada Kuzey Kutbu’ndaki kıyı şeridini kaplayan bu tepeler, “cehennem gibi” olarak tanımlanıyor ve bunun da haklı bir nedeni var. Bölge pek bilinmese de bu ateş yaklaşık 10 bin yıldır yanıyor.
Bunu ilk kez İrlandalı kaşif Robert McClure, Franklin seferi sırasında gördü. Orada bulunan nadir minerallerden birinden bir örnek getirdiği söyleniyor, ancak o kadar sıcaktı ki masasında bir delik açmıştı.
Buranın görünümü onu daha da korkutucu gösteriyor.Dağ, çoğunlukla insan popülasyonunun dokunmadığı uzak Arktik Tundra ile çevrilidir, ancak tepelerin büyüklüğü tam bir tezat oluşturuyor.
Zemin, güçlü bir hidrojen sülfit gazı kokusu yayan ve havalandırma deliklerinden duman çıkaran derin çamurla kaplıdır.
Bölgenin havası o kadar zehirli ki, koruyucu ekipman olmadan içeri girdiğinizde gözlerinizi veya boğazınızı yakabilir, hatta fazla yaklaşırsanız ölebilirsiniz!
Yangınlar, kükürt bakımından zengin linyit yataklarının kendiliğinden tutuşması sonucu ortaya çıkıyor.
