KKTCSon Dakika Haberleri

Cemal Gülercan’dan genç girişimcilere tavsiye; Girişimden korkmayın

Çocuk yaşta mısır satmaya başlayan Cemal Gülercan, aile mesleği ithalat işini bırakıp hizmet sektörüne adım attı… Üretimin önemine değinen Gülercan, genç girişimcilere tavsiyelerde bulundu:

DSC 0338“Ailemin esas işi ithalattır. Kendimi bildim bileli gerek depolarımızda gerekse pazarlamacı çalışanlarımızın yanında ticaret hayatında oldum. İlk işim, ortaokula giderken mısır satmaktı. Küçük bir tezgah arabasında. Kendime ait para kazandığım ilk işim buydu. İlk tecrübelerim ve risklerimi de bu işle birlikte aldım. Bir malı alıp satmaktan çok üretmekten mutlu oldum.”

“2012’de aileden kalan işleri devrettim ve hizmet sektöründe kendi işlerimi kurmaya başladım. 2016’da Lefkoşa Surlariçi’nde Barasta Bar’ı, 2018 yılında Surlariçi’nde 9 farklı mekana hizmet veren Food Bar’ı açtık. Ardından Valide Hanım Konağı’nı butik hotel olarak hizmete soktuk. Et restoranımız, Kıbrıs’a özgü ev yemeği yapan Mullina isminde ev yemeği konseptimiz Avlu Lefkoşa’da hizmet veriyor.”

Emine Gül ÖZER

Cemal Gülercan, 1985 yılında doğdu ve çok genç yaşta iş hayatına atıldı. Ailesi ithalat züccaciye işinde adanın en iyi konumlarındayken, kendisi küçük yaşlardan itibaren kendi hayallerinin peşinden koşmayı tercih etmiş ve aile şirketini 2012 yılında sonlandırma kararını alarak hizmet sektörüne girmeyi tercih etti.

Cafe & bar, butik hotel ve restoran işletmeciğinin yanında inşaat ve emlak alanlarında da yatırımları olduğunu ayrıca bir çok projelerinin lansmanlarını çok yakında duyuracağını belirten Gülercan, “Bu topraklara olan inancımı ve sevdiğimi istihdam gerçekleştirerek, ülkeme katma değer sağlayarak ödeyip gururla yatırım yapmaya devam edeceğim” sözleriyle betimledi.

DSC 0377 İlk girişimciliğine daha ortaokula giderken başlayan Gülercan, küçük yaşlarda bu atılımlarda bulunmasının sebebini “Her zaman sıfırdan bir şeyler yapılabilir mi? Aile desteği olmadan bir şeyleri başarmak mümkün mü? Bunların aslında olabileceğini göstermek istedim ispatlama çabası içerisine girdim” diyerek anlatan Gülercan, bir seçenek olarak aile şirketine sahip çıkıp o alanda büyüyebileceğini söyledi. Gülercan, “Çin’den 3 liraya alıp 5 liraya 10 liraya satmanın bir heyecanı yok. Her zaman bir şeyler üretmek, birilerine farklı alandan hizmet vermek beni daha çok mutlu ediyor” diyerek neden ticaretten uzaklaştığını açıkladı.

“Bu nedenle hizmet sektörünü tercih edip gastronomi alanında eğitimler alıp bu alanda girişimleri tercih ettim” diye konuşan Gülercan, ticaretin her yaşta her alanda her zaman yapılabileceğini belirtti.

Hayatta her zaman düşe kalka bir yerlere geldiğini ama yaşadığı her olaydan tecrübelerle ayrıldığını kaydeden Gülercan, “girişimin kendisi için tanımının tamamen olanaksızlık ve imkansızlıktan yeni şeyler yaratmak” olduğunu belirtti.

Genç girişimcilere tavsiyelerde bulunan Gülercan, “Yaptığınız yanlışlardan korkmayın ve hiçbir işi hor görmeyin” ifadelerine yer verdi.

Girişimciler olarak sektörel bazda yaşadıkları sıkıntılara da değinen Gülercan, devletin girişimcilere destek olmak yerine köstek olduğunu vurgulayarak, yeni atılımlar yapabilmeleri için veri eksikliğinin giderilmesi gerektiğini ifade etti. Ülkemizde yaşayan insanı, turisti, öğrenci sayısının bir an önce netlik kazandırılmasını dilediğini aktardı.

Gülercan, son olarak Butik Hotel ve Restoran olarak hayata geçirdiği Valide Hanım Konağı’nın kapılarını, KIBRIS’a açtı.

“İlk işim ortaokula giderken mısır satmaktı”

Cemal Gülercan, çok küçük yaştan beri farklı sektörlerde işler yaptığını kaydetti. Gülercan, sözlerine şöyle devam etti:

DSC 0396 “Ailemin esas işi ithalattır. Kendimi bildim bileli gerek depolarımızda gerekse pazarlamacı çalışanlarımızın yanında çocuk yaştan beridir ticaret hayatında oldum. Gıda haricinde ülkenin ihtiyaçlarına göre dünyanın birçok farklı ülkesinden mal ithal ettik ama aile işinden bağımsız olarak her zaman kendi kendime de küçük yaşlardan beri girişimlerim oldu. İlk işim ortaokula giderken mısır satmaktı. Küçük bir tezgah arabasında. Kendime ait para kazandığım ilk işim buydu. İlk tecrübelerim ve risklerimi de bu işle birlikte aldım. İlk rakibim adanın en büyük market zincirlerinden biriydi. Ben tezgahta marketin karşı köşesinde mısır satarken market sahibi de 2 hafta sonra kendi tezgahını koyup marketin önünde bana rakip olmuştu. Oysa ben mısırları onun marketinden alıp tezgahımda pişirip satıyorum. Ardından rakip olunca bende surlar içindeki Bandabulya’da ki toptancılardan mısır alıp satmaya başlayıp markete rakip olmuştum. Ta o yaşlarda bir malı aslında satarken değil, alırken kazanmanın ne kadar önemli olduğunu görmüştüm. Sonrasında market sahibiyle olan rekabetimiz bizi çok iyi dost arkadaş yapmış kendisinden de ticaretle ilgili güzel hikayeler dinlemiştim. Ardından çok güzel işler yaptım ve tecrübeler kazandım.”

“İthalat işini hiç benimsemedim”

İthalatla uğraşan ailesinin mesleğini devam ettirmediğini belirten Cemal Gülercan, bunun nedenlerini anlattı:

“Aile şirketini hiç devam ettirmedim. Dünyanın her yerinde ithalat yaptığımız insanlar vardı. Aileden kalan işleri ve markaları hep devrettim ve hizmet sektöründe kendi işlerimi kurmaya başladım üretim benim için her şeyden daha önemli.”

Sırasıyla bar, cafe, butik otel gibi yerler açtıklarını ifade eden genç girişimci Gülercan, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir ada ülkesiyiz ve lokomotif sektör turizmdir. 100 bin küsur öğrenci var ve bu da 4 mevsim turist demektir. Yurt dışında da çok yer gördük, çok yer gezdik ve onların ve bizim turizm ve eğlence anlayışımız çok farklı. Biz de burada onu uyarlamaya çalıştık. 2012 yılında aile şirketini kapattık ve tamamen hizmet sektörüne tüm gücümüzle yöneldik. 2016 yılında Barasta barı açtık. 2018 yılında Food barı açtık. Valide Hanım Konağı’nın restorasyonu o süre zarfında devam etti. Ardından Valide Hanım Konağı’nı butik hotel olarak hizmete soktuk ama bir sene olmadan pandemiyle karşı karşıya kaldık. Her şey çok normaldi o süre zarfında. Uluslararası sitelerde baya ön plana çıkmıştık. Pandemi döneminde çok zor koşullarda yürütmeye çalıştık Valide Hanım Konağı’nı. Turist yoktu turizm engellenmişti. Bizde ürettiğimiz ürünleri iç piyasaya sunmaya başladık. Ve restoranımızı Halka açtık. Şu an faaliyette olan butik hotelimiz, Barasta isminde bir barımız var. Ayrıca surlar içerisinde 9 farklı mekana hizmet veren Food Bar isminde hamburger ve atıştırmalıklar üreten bir işletmemiz bulunmaktadır. Et restoranımız, Kıbrıs’a özgü ev yemeği yapan Mullina isminde ev yemeği konseptimiz, avlu Lefkoşa’da tüm halka ve turistlere hizmet vermeye devam ediyor.”

“Arjantin’de et üzerine eğitim aldım”

Çocukluğundan beri hayallerinin eğitimini alamadığını, üniversitede istemediği bir bölümü okuduğunu belirten Cemal Gülercan, “Gastronomi çocuk yaştan beri benim en sevdiğim meslek dalıydı. Ben üniversitede hayallerimin eğitimini alamadım. İşletme ve ekonomi alanında eğitim aldım. Ardından sektör değiştirme kararı aldım ve sevdiğim bölümü ve işi yapmak istedim” şeklinde konuştu.

Şeflik ve mutfak heyecanı mesleğinin değişmesine sebep olan Gülercan, şunları söyledi:

“Çocuk yaştan beri arkadaşlarımla yeme içme partileri, organizasyonlar yapardım ve yaptığım yemekleri sunar, tadımlar gerçekleştirirdim. En son bu hizmet sektörüne girme kararı aldığımda bu işi profesyonele döktüm. Ülkemizde et hepimizin vazgeçilmez unsuru, Kıbrıslı asla mangaldan vazgeçmez. Dünyada et konusunda en iyi ülkelere baktım. Pandemi nedeniyle evlerdeydik araştırma ve çalışma imkanı buldum. Arjantin’de dünyanın ilk ve tek ızgara okuluyla yazıştım ve kabul gördüm. Ardından da Arjantin’e eğitim almaya gittim ve orada çok güzel deneyimler kazandım. Dünyanın en iyi et restoranlarına gitme şansı edindim, çiftlikleri gezdim, farklı hayvan ırkları ve hayvan etleriyle tanıştım ve kendimi bu şekilde geliştirdim.”

“Daralan ekonomi sektörü kötü etkiliyor”

“Ülkedeki ekonomik gidişat, Türk Lirası’nın her geçen gün değer kaybetmesi ciddi bir darlık yarattı” ifadelerini kullanan Cemal Gülercan, “Bu darlıkta insanların hizmet sektörüne bakışı değişti. İnsanlar aynı parayı verip, daha kaliteli hizmet alacağı yerleri tercih ediyor. Örneğin ‘100 TL fazla vereyim ama güler yüz göreyim’ diye düşünüyor. Daha iyi hizmet ve kalite tercih ediliyor” dedi.

Gülercan, “Eskiden her hafta restorana giden insanlar artık bunu en minimuma indirdi ve bunu da seçerek yapıyorlar” diyerek, “Dolayısıyla bu da bizler için olumlu oluyor çünkü işletmemizde her zaman bunu ön planda tutuyoruz ama daralan ekonomi bizi de etkiliyor. Ham madde fiyatları yükseliyor. Bugün aldığımız bir ürün ertesi gün aynı fiyata denk gelmiyor. Menü yeniliyoruz ama domatesin fiyatı yükseliyor, et yükseliyor. Ciddi anlamda ekonomi hepimizi etkiliyor. Ham madde fiyatları artınca kaliteden ödün vermiyoruz fakat müşteriye bu durum fiyat artışı olarak yansıyor ve hizmete erişmeye çalışan insanlar olumsuz yönde etkiliyor bu durum” ifadelerini kullandı.

“Ülkemizde en önemli sorun veri eksikliği”

Hem sektörel hem de girişimcilik olarak yaşadıkları çok fazla sıkıntı olduğunu vurgulayan Cemal Gülercan, şöyle devam etti:

“Ülkemizde en önemli sorun veri eksikliği. Bugün ülkenin nüfusunu bilmiyoruz. Biz girişimciler bunu bilmezsek neye göre yatırım yapacağız, kime göre yaptırım yapacağım, müşteri profilini neye göre analiz edeceğim? Elle tutulur bir veri olursa gelecek planını ona göre yapabilirsiniz. Şu ırktan bu milletten şu kadar insan var diyerek hareket edebilirsiniz.”

Her şeyin veriye dayalı olduğunu belirten Gülercan, “Bir girişimcilik yapacaksanız veriler ışığında yapmalısınız. Cumhurbaşkanımız bir açıklama yaptı 410 bin küsur nüfus var diye. Gerçekleri yansıttığını düşünmüyorum. 788 bin kullanılan aktif GSM verisi var diye biliyorum 410 bin nüfus nasıl olabilir o zaman? 2024 yılına giriyoruz ve bambaşka bir ekonomik yapıyla karşı karşıyayız. Ülkenin politikasızlığı, devlet yetkililerini öngörüsüzlüğü, günübirlik politikalarla iş yapmaları hem ekonomiye hem de iş hayatına olumsuz yansıyor” şeklinde konuştu.

“En büyük problemi devlet yaratıyor”

Bugün iş yaşantısında en büyük sorunun rakipleri değil; devlet olduğunu kaydeden Cemal Gülercan, “En büyük problemi devlet yaratıyor. Münhalsiz istihdamlar yüzünden çalışanlar ansızın devletin bir birimine işe giriyor. Personeli alıp eğitiyoruz ve devletin herhangi bir kurumunda alakasız işe başlıyor. Ekonomik krizi bir kenara attım ama bir de bunlarla uğraşıyoruz” diyerek sıkıntılara değindi.

“Devlet ayağımıza kurşun sıkıyor” şeklinde sözlerine devam eden Gülercan, şunları aktardı;

“Devlet iş dünyası ve girişimcilerin yanında duracağına her gün köstek oluyor. Yurt dışından personel getirtmek istiyorum, kota diye bir sistem kurdular. Kayıt yaptıramıyoruz. Personeli kayıt altına aldıramıyoruz. En büyük sorun kayıt dışı ekonomi zaten. Devlet yetkililerinin hayatı kolaylaştırması gerekirken, zorlaştırıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Bu bizleri yoruyor ve bıktırma aşamasına geliyor. Mekanlar artık el değiştiriyor, satılıyor, kapanıyor… Ama aynı çark bu şekilde dönmeye devam ediyor. Bir işveren ve girişimci olarak adam akıllı veri sunmalarını istiyoruz devletten. Hangi milletten ne kadar insan yaşıyor ona göre işletmeler açalım ve gerekli katma değeri, vergiyi, büyümeyi gerçekleştirelim.”

“Hizmet sektöründe kalmaya devam edeceğim”

Ada ülkesinde girişimcilik anlamında en iyi yatırımın hizmet sektörü olduğu vurgusunu yapan Cemal Gülercan, “Geleceğe yönelik plan projelerimde hizmet sektöründe kalmaya devam edeceğim. Ada ülkesiyiz ve bu iklim ve hava şartlarında üretim yapacağınız sektörler belli. Enerji maliyetleri çok yüksek, enerjiyle ilgili bir yatırım yapmak imkansız. O yüzden gerek Lefkoşa Surlariçi gerekse adanın diğer bölgelerinde hizmet odaklı büyüme planlarımız var” ifadelerini kullandı.

İç piyasadaki yabancı uyruklu insanlar, turistler ve öğrencileri baz alarak düşüncelerinin mevcut olduğu vurgusunu yapan Gülercan, “Tabiî ki deneme yanılma yöntemiyle yapıyoruz bunları. Veriye dayalı bir şey olmaması bizi zorluyor ve daha çok risk almamızı gerektiriyor. Bu da bizi zihin olarak epey zorluyor. Devletin her gün yanımızda duracağını bilsek, bu düşüncelere girmeyeceğiz ve ona göre hamlelerde bulunup, yatırımlar yapacağız” dedi.

“Artan et maliyetleri en büyük sıkıntı”

Hizmet sektörüne girdiğinden ve et yemeklerine yöneldiğinden beri yaşanan en büyük sıkıntının et maliyetleri olduğuna dikkat çeken Cemal Gülercan, “Sektörde yaşadığımız en büyük sıkıntı artan et maliyetleri. Ülkemizde ne yazık ki yerli üreticiyi korumak babında et ithalatı yasak. Ülkemize yalnızca Belli başlı bonfile gibi belli etlerin ithali serbest o da ciddi bir prosedürle izin veriliyor. Bu da çok ciddi sıkıntıları doğuruyor. Bugün ülkede üretilen hayvan sayısına baktığımızda kişi başına 80-90 gram et düşüyor. Bu bir adet köfte demektir? Bunu hangimiz yeriz. Gerçekçi hiçbir yanı yok” ifadelerini kullandı.

“Devletin verilerine güvenmeyeceksem kime güveneceğim?” diyerek sözlerine devam eden Gülercan, şunları kaydetti:

“Bu yediğimiz etlerin hepsi ne yazık ki kayıtsız ve sağlıksız bir şekilde ülkeye kaçak yollarla giriyor. Lokomotif sektörü turizmdir ama turiste kaliteli hizmet sunamıyoruz. Et ithalatını serbest bırakmalı devlet. Serbest bırakmazsa da hayvancıya daha farklı şekilde destekler sunmalı ve ülkemizdeki et ırklarını çoğaltmayı teşvik çalışmaları yapmalı. Yine bir girişim sağladık ve ülkemizde olmayan et ırklarını Arjantin veya farklı ülkelerden suni döllemelerle hayvancı arkadaşlarımın da desteğiyle et ırklarını yetiştirip restoran ve mekanlarımda müşterilere sunmaya çalışıyoruz.”

“Genç girişimciler yanlış yapmaktan korkmasın”

Gençlerin erken yaşta girişimciliğe atılmasında korkusuz davranmaları ve her şeyden bir tecrübe kazanmaya bakmaları gerektiğini belirten Cemal Gülercan, şu tavsiyelerde bulundu;

“Genç girişimcilere bir tavsiye verecek olursam, kesinlikle yanlış yapmaktan korkmasınlar öncelik bu. Hiçbir işi hor görmesinler. Çok para kazanılmaz bu işten diye başlamamazlık yapmasınlar. Ben ailemden bağımsız tezgahta mısır satardım, kaynatır kebabını yapardım, ardından salyangoz sattım. Çalışmak hor görülecek bir şey değil, benim çok gurur duyduğum bir şeydir ortaokula giden bir çocuğun kendi parasını kazanma çabası içine girmesi. Tüm genç arkadaşlarımın bu ülkeyi sevmesi, bu topraklarda bir şeyler üretmesi, kurum kuruluşlarına sahip çıkması en büyük arzum ve temennimdir.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu