Civa: KKTC’nin ilanına “kerhen” evet dedik
1980-2000 yılları arasında CTP’nin 6 milletvekilinden biri olan Mehmet Civa, partisinin son ana kadar KKTC’nin ilanına karşı olduğunu, kendisinin de bu görüşte olduğunu ancak son anda oy doğrultusunu değiştirerek 1 oy farkla CTP’nin “evet” deme kararı aldığını anlattı.
Köy gezileri düzenlendi… CTP Eski Milletvekili Civa, Denktaş’ın, cumhuriyeti ilan etme konusunu ülkedeki siyasi arenada tırmandırdığı dönemde parti olarak köy gezileri düzenlediklerini ve böyle bir eylemin Kıbrıs Türk Toplumu’nu ileri değil, geriye götüreceğini, büyük risklere sokacağını, hatta savaş tehlikesi bile yaratacağı savlarını anlattıklarını ifade etti.
Cemre CEMALİ
Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi’nin 15 Kasım 1983’te oybirliğiyle aldığı bir kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ilan edilmesinin üzerinden tam 40 yıl geçti.
KKTC’nin ilan edilme sürecini ve sonrasında yaşananları o dönemin Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Mehmet Civa, KIBRIS’a anlattı.
Mehmet Civa, CTP’nin, KKTC’nin ilanına “kerhen” evet dediğini ancak zamanın kendilerini haklı çıkardığını söyledi.
15 Kasım 1983 tarihinde, mecliste, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı oylanırken son anda 1 oy farkla “evet” deme kararı alan Civa, “Evet” oyunu diğer milletvekilleri gibi kolunu havaya kaldırmadan kullandığını ifade etti ve işaret parmağını kaldırarak “kerhen” evet dediğini söyledi.
“BM Güvenlik Konseyi kararı orada durduğu sürece Kıbrıs’ta 40 değil, 400 yıl geçse de hiçbir şey değişmeyecek. Kıbrıs Türk Toplumu’nun siyası ve ekonomik yaşamı da hep geri gidiyor” diyen Civa, ilerleyen günlerin kendilerini haklı çıkardığını kaydetti.
“Bu işin tamamen macera olacağı konuşuluyordu”
1980-2000 yılları arasında dört dönem CTP Milletvekilliği yapan Mehmet Civa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanından önce Kıbrıs’ta bulunan dış ülkelerin elçilikleri ile diplomatik misyonlar olmak üzere çeşitli temasları olduğuna işaret ederek “Bu konu bizim bilgimizde olmadan onların bilgisindeydi” dedi.
Civa, o dönemlerde Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın beyanatlarının dış ülkeler tarafından da takip edildiğini, parti ile her temaslarında bu konuda bilgi toplamaya çalışıldığını ve bu yönde sorular sorulduğunu anlatarak “Biz de yavaş yavaş konuya muttali (haberdar) olmaya başladık. Onlardan aldığımız bilgiler ‘bu işin tamamen macera olacağı’ yönündeydi” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile sıkı temasların olduğu o dönemde, her ne kadar da çok keskin bir muhalefet partisi olsalar da
Türkiye’deki hükümet ve milletvekillerinin CTP’yi sempati ile karşıladığını, o zamanlarda sık sık görüş alışverişinde bulunduklarını söyleyen Civa, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’in KKTC’nin ayrı bir devlet olarak ilanının bir maceradan öteye gitmeyeceğini, yanlış bir iş olacağı ima ettiğini anımsattı.
Civa, KKTC ilan edildikten sonra İlter Türkmen’in çeşitli vesilelerle yaptığı açıklamalardan bu düşüncelerini zamanında Denktaş’a da söylediğini, Denktaş’ı bu yoldan vazgeçirmek için çok uğraştıklarını doğruladığına dikkat çekerek, ancak Denktaş’ın 1950’lerden beri Türkiye’deki askerin yönetiminde olan “derin devlet” ile çok iyi bir iletişimi olduğunu, dolayısıyla da dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i de bu konuda ikna ettiğini anlattı.
“Karşıydık, köyleri gezerek anlattık”
CTP’nin ideolojik formasyonlarından dolayı ayrı bir devlet ilan etmenin yanlış bir hareket olacağı noktasında çeşitli kararları olmasına karşın Denktaş’ın cumhuriyeti ilan etme konusunu ülkedeki siyasi arenada tırmandırdığını ifade eden Civa, şöyle devam etti:
“Parti olarak köy gezileri düzenledik. Dünyada hiç kimsenin ülkesinin özgür ve bağımsız olmasının tersine bir şey istemeyeceğini ancak ülkemizin devletini böldüğümüzü, Rumların da bir sürü hatalarından dolayı bölünmüş bu devleti, ayrı devlet ilan ederek kalıcılaştırmaya uğraşıldığını vurguladık. Böyle bir eylemin Kıbrıs Türk toplumunu ileri değil, geriye götüreceğini, büyük risklere sokacağını, hatta savaş tehlikesi bile yaratacağı savlarını köylerdeki toplantılarda anlattık”.
Civa, bu savlardan insanlar etkilense de basın yayın kuruluşlarının Denktaş’ın yani rejimin kontrolü altında olduğu için insanların sürekli manipüle edildiğini kaydederek ‘KKTC olarak ayrı bir devlet ilan edeceğiz’ gibi bir hamaset ile toplumun etki altına alınarak algı operasyonu yaratıldığını anlattı.
Cumhuriyetin ilan edilmesine az bir zaman kala her yerde cumhuriyetin ilanı konusunun “ayyuka çıkmış gibi” yaygın bir şekilde konuşulduğunu belirten Civa, ilk olarak bu oluşumun sonuna kadar yanlış olacağı ve karşı duracakları noktasında karar aldıklarını ifade etti.
“Denktaş büyük bir gizlilik içerisinde yürüttü”
Civa, cumhuriyetin ilan edildiği günden bir gün önce Denktaş’ın parlamentodaki 40 milletvekilini davet ederek bir yemek düzenlediğini anımsatarak “Bu davetin KKTC’nin ilanı ile ilgili bir şey mi olduğu ile ilgili çeşitli varsayımlarla kendi aramızda sohbetler yapıyorduk. Konunun bu olabileceği bir ihtimal dahilindeydi ama bizim partinin yönetimine bu konu ile ilgili resmi olarak hiçbir bilgi vermemişti. Denktaş büyük bir gizlilik içerisinde yürütüyordu” diyerek o günleri anlattı.
“Olumlu yorumlayamayacağımız bir tehditti”
CTP’nin o dönem 6 milletvekili olduğunu ve katıldıkları davette hep birlikte yemek yedikten sonra Denktaş’ın ayağa kalkarak yaptığı açıklamayı anımsatan Civa, şunları kaydetti:
“Denktaş, emrivaki bir şekilde ‘uzun zamandan beridir çalışmasını yürüttüğümüz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yarın meclisteki toplantıda ilan edeceğiz. Sizden ricam, herkes bu oluşuma evet desin’ dedi. Bu bizde soğuk duş etkisi yarattı. Bizim karşı olduğumuzu bildiği için bize laf atıyordu, evet denilmesini ve bağımsızlık bildirgesinin imzalanmasını istedi.
Genel sekreterimiz Naci Talat bir soru sorarak bu oluşumdan Türkiye’nin haberinin olup olmadığını sordu. Denktaş ise, ‘bu soruyu bana sormayın, Türkiye Büyükelçiliği oradadır, gidin sorun’ dedi. Naci Talat, tekrar söz alarak ‘bu işe karşı çıkanlara ne olacak?’ dediğinde, Denktaş ‘benim tavsiyem karşı çıkılmasın, oy biriliği ile bunu yapalım’.
Her zaman tartışma konusu olur, Denktaş o gün öyle mi söyledi, böyle mi söyledi diye. Ben o gece beynime kazıdım, ‘Karşı olanların bundan sonraki oluşumda yerleri olmayacak’ dedi. Olumlu yorumlayamayacağımız bir tehditti bu. Biz de ‘sizi kapatacağım, tutuklayacağım, sürgüne yollayacağım olarak yorumladık. O gece arabalarla köylerde gezerek ‘yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz’ diyerek anons yapıldığını öğrendik”.
“1 oy farkla, “evet” kararı çıktı”
Civa, yemekten sonra bu konuyu konuşmak üzere gece yarısı parti meclisini topladıklarını ve uzunca bir süre bu konuyu tartışlarını anlatarak, “Sabah 5’te oylama oldu, ben o ana kadar gidip karşı oy verelim görüşünü savunurken, son anda oy doğrultumu değiştirdim. Biz bir yanlış yapacağız ama aksi halde de bizi yok edecekler, Denktaş partiyi kapatacaktı düşüncesindeydim. 1 oy farkla KKTC’nin ilanına “evet” deme kararı aldık. Toplumsal bütünlük sağlansın oy verelim dedik” düşüncesiyle hareket ettiğini ifade etti.
Parti toplantısından çıktıktan sonra birkaç saatliğine de olsa yöneticiliğini yaptığı gazetenin matbaasına gittiğini ve o gece Denktaş’ın kendisini telefonla arayarak ‘yarın mecliste oylama yapacağız, cumhuriyeti ilan edeceğiz. Sakın gazetede olumsuz bir yayın yapmayın’ diyerek kendisini uyardığını anlatan Civa, şöyle konuştu:
“Sabah meclise gidip Bağımsızlık Bildirgesi’ni imzaladık. Meclis başkanı ‘cumhuriyeti ilan ediyorum, kabul edenler’ dediğinde, herkes ayağa kalktı, biz de kerhen evet dedik. Hazin bir durumdaydık çünkü son ana kadar karşı olduğumuz bir şeye ülke bütünlüğü ve halkın bölünmemesi için evet demiştik” diyerek, o günlerde yaşananlara dikkat çekti.
“Dünya bizi kabul etmeyecek diyorduk”
Civa, o dönem partinin genel başkanı olan merhum Özker Özgür’ün ‘üzme canını, bırak, bu uçak havalandı artık. Yapabileceğimiz tek şey, bu uçağın içinde yola devam etmek, indiği yerde, biz yeni bir şey belirleyeceğiz. Uçaktan atlarsak intihar etmiş olacağız’ benzetmesi yaptığına dikkat çekerek, cumhuriyetin ilan edilmesi halinde neler olacağı ile ilgili parti olarak çok sayıda savları olduğunu kaydetti.
Mehmet Civa, şunları anlattı:
“Birleşmiş Milletler, Avrupa, Amerika gibi bütün güçlü devletlerin tutumlarını bildiğimiz için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, bu ayrılıkçı yapıyı oluşturursak, dünya bizi kabul etmeyecek diyorduk. Türkiye Dışişleri bakanı İlter Türkmen de kulağımıza fısıldıyordu.
Maalesef Kıbrıs Türkü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, beklediğimizden de beter durumlara sokuldu. Bizim ihtiyacımız olan dünyayla iletişim içinde olabilmekti”.
Civa, 1975 yılında savaştan sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilan edildiğini ve halk oylaması yapıldığında hiçbir itirazları olmadan “evet” dediklerini anımsatarak, Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildiğinde bütün dünya ile her türlü iletişimin sağlandığını ve hiçbir kısıtlamaya maruz kalınmadığına vurgu yaptı.
“Yeni siyaset, önümüze barikatlar koyuyor”
O dönem futbol, hentbol, basketbol gibi her türlü spor müsabakasının yapıldığına dikkat çeken Civa, şunları söyledi:
“Bugün yapabiliyor muyuz? Türkiye’nin takımları bugün ülkemize antrenmana bile gelmiyor. KKTC’nin ilanı ile Türkiye’nin de ayağına ip bağladık.
Bunun ötesinde CTP adayı Mehmet Ali Talat cumhurbaşkanı seçilene kadar her Birleşmiş Milletler toplantısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin aleyhine kararlar çıktı. O, 5 yıllık dönemde uluslar arası alanda kararlar daha dengeli çıkmaya başlamıştı. Ondan sonra hep aleyhimize oldu.
Şimdiki politika değişikliği var. Eşit egemenliğimiz tanınmadan masaya da oturmayız’ deniliyor. Bu yeni siyaset, önümüze barikatlar koyuyor, çünkü dünya bu işe bizim baktığımız gibi bakmıyor.”
Civa, BM Güvenlik Konseyi’nin KKTC ilan edildikten sonra bu gündemle bir araya geldiğini hatırlatarak ‘böyle bir kuruluş yoktur, tanımak mümkün değildir’ kararı aldıklarını ve üye ülkelerine de ‘bu ülke ile hiçbir diplomatik ilişki kurulmayacak’ dediklerini kaydetti.
“40 değil 400 yıl geçse de hiçbir şey değişmeyecek”
“BM Güvenlik Konseyi kararı orada durduğu sürece 40 değil, 400 yıl geçse de hiçbir şey değişmeyecek. Kıbrıs Türk Toplumu’nun siyasi ve ekonomik yaşamı da bütün bu nedenlerden dolayı hep geri gidiyor” diyen Civa, ilerleyen günlerin kendilerini haklı çıkardığını kaydetti.
Civa, “dilerdim ki biz yanılmış olalım ve KKTC bu 40 yılda uçsun. Biz de çıkıp halka ‘biz yanıldık özür diliyoruz’ diyelim. Ancak memleketin geldiği hali gördük. Eğitim, sağlık, çalışma hayatı battı. Memleket, mafyaların üssü haline geldi” diyerek, ülkeyi yönetenlerin bunları analiz ederek yeni politikalarını belirlemesi gerektiğini vurguladı.
“Nasıl eşit-egemen devletiz?”
KKTC’ye Türki cumhuriyetler nezdinde gözlemci üye sıfatı tanınmasına karşın 1 ay önce Astana’da yapılan toplantıya tüm gözlemci ve asli üyeler katılırken KKTC’nin çağrılmadığını hatırlatan Civa, şöyle dedi:
“Rumlar, Türki cumhuriyetler itiraz ettiği için çağrılmadık. O zaman nasıl eşit-egemen devletiz? Dünyaya meydan oku, elini, kolunu, sırtını Türkiye’ye daya.
Görünüş de çok çirkinleşti. Türkiye ne isterse o, biz papağan gibiyiz. Denktaş’ın da Türkiye ile kopmaz bir bağı vardı ama Denktaş, politika belirler, Türkiye destekler görüntüsü vardı. Şimdilerde ne politikamız var, ne bir şeyimiz var. Eşit egemen devlet söylemini de nerden çıkardılarsa, bu, ülkenin önüne bir barikat daha geldi.”