Depremzede Akpınar: KKTC bize kucak açtı
Hatay’dan ailesi ile birlikte KKTC’ye gelen Kader Akpınar, adaya ilk adım attıklarında kendilerini mülteci gibi hissettiklerini aktararak, depremzede olduklarını söylemeye çekindiklerini anlattı.
“Kıbrıs halkı genel olarak iyi insanlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bize kucak açtı. Güvenli bir ada, iş imkânlarına sahip.. Hayatta kalmaya çalışıyoruz, sadece yaşıyoruz… Bir oğlumuz var. Onu okutalım, iyi yerlere gelsin diye uğraşıyoruz.” diyen Akpınar deprem sonrası KKTC’ye geldiği için memnun olduğunu ifade etti.
Ezgi ÇELİK
Türkiye’deki 6 Şubat felaketi sonrasında her şeylerini kaybeden Akpınar ailesi, artık KKTC’de yaşam sürüyor. Anne Kader Akpınar, eşinin daha önceleri KKTC’de çalıştığını ve burayı bildiğini belirterek, 6 Şubat gecesi yaşadığı dehşet sonrasında Kıbrıs’a gelme kararı aldıklarını söyledi.
Anne Akpınar, 6 Şubat gecesi yaşananları anlattı:
“O gece ben ve 5 yaşındaki oğlum evdeydik. Eşim KKTC’deydi. İlk sarsıntı yavaş gelmişti. Deprem olduğunu daha anlamadan şiddetini artırdı. Oğlumu aldım. Sarsıntıdan ayakta duramıyorduk. Gökyüzünde bir parlama yaşandı. Kapımız sıkıştı. Elektrik yok. Bağrışmalar.. Cami yakındı, minareler düştü. Yaşadığımız neydi anlamadık. Birçok deprem yaşandı ama 6 Şubat’ta yaşanan deprem miydi? Yoksa başka bir şey miydi diye düşünüyoruz. Oturduğumuz apartman yıkılmadı ama çevremizde çok fazla yıkım yaşandı.”
“Sokakta ateşin başında uyuklamak normal gelmeye başladı”
Depremin ardından 2 ay Hatay’da kaldıklarını belirten Akpınar, “O sürede arabalarda uyuduk. İmkanlar kısıtlıydı. Su, elektrik, internet yoktu, hatta temel gıdaya bile erişim çok zordu. Çadırlar yetişmiyordu. Antakya ve çevresinde yıkım çok büyüktü ve yardımlar öncelikli olarak oraya yoğunlaşmıştı. Sokakta ateş yakmak, ateşin başında uyuklamak artık normal gelmeye başlamıştı. Çadır bulan çadırda, olmayan sokakta yatıyordu. İçilecek su bile bulamıyorduk.” şeklinde konuştu.
Akpınar, evlerine artık giremediklerini, iş imkanlarının bitmiş olduğunu ifade ederek, “Çalışmadan insan yaşayamaz. Yakınlarınızı kaybediyorsunuz, kalanlar ise başka yerlere dağılıyor. Kimse kalmadı gibi. Herkes yaşamının, geçiminin derdine düştü.” dedi.
“Lüks hayallerimiz kalmadı”
Depremin ardından 2 ay sonra deniz yoluyla adaya geldiklerini anlatan Akpınar, şöyle devam etti:
“Eşim daha önce burada çalıştığı için KKTC’yi biliyordu. Gelirken de yanımıza pek bir şey almadık. Zaten içinizden de gelmiyor. Düşündüğünüz tek şey hayatta kalmak oluyor. Lüks hayallerimiz kalmadı. Evimiz olsun, arabamız olsun gibi hayallerimiz bitti. Kimliğimizi alarak, 3-5 parça kıyafetle buraya gelip hayata tutunmaya çalışıyoruz. Eşimin bir arkadaşı burada ev tutmamıza yardımcı oldu. Kızım da yanımıza geldi. Hatta doğumunu burada yaptı. Ev ise hiç kolay bulunmuyor. Mecburen 3 aile bir arada yaşıyoruz”.
“Depremzede olduğumuzu belirtmekten çekindik”
Kader Akpınar, adaya ilk adım attıklarında kendilerini mülteci gibi hissettiklerini aktararak, şunları kaydetti:
“Tabi ki insan memleketini özlüyor. Nereye giderseniz gidin insanın memleketi gibi olmuyor. Psikolojik olarak insanlar iyi konuşsa bile bizimle, kötü algılamaya başladık. Sanki insanlara bakınca onlardan yardım istediğimizi düşünüyorlar gibi hissettik. İnsanların gözlerine bakamamaya başladık. Depremzede olduğumuzu söyleyemedik. Elbette kimse kimsenin kahrını çekmek zorunda değil. Bizde de göç yaşanmıştı. Suriye sınırından birçok mülteci Hatay’a geldi. Şimdi biz onların durumuna düştük gibi sanki. Belli bir zaman depremzede olduğumuzu gizleme gereği duyduk. Belirtmekten çekindik”.
Devletten ve elçilikten yardım almak için geç kaldıklarını öğrendiklerine işaret eden Akpınar, ülkeye alışmalarının aylar aldığını belirterek şöyle devam etti:
“Dışarı çıkmak, kimseyi görmek istemiyorduk. Misafir kabul etmek istemiyorsun çünkü imkanlar kısıtlı. Normalde misafirperver insanlarız ama temel ihtiyaçlarımız, faturalar, çocukların ihtiyaçları öncelikli oluyor. O nedenle insanların arasına çıkmak çok lükstü bizim için. Emlakçılarla konuşuyorduk. Depremzede aileyiz, kiralık eve ihtiyacımız var, çalışır öderiz diyoruz. Depremin olması bizim suçumuz değil, lütfen depremzedeyiz demeyin, insanların sömürmeyin gibi tepkiler aldık.”
“KKTC bize kucak açtı”
Akpınar, KKTC’yi artık evleri olarak benimsemek zorunda olduklarını belirterek, “Burası güzel bir yer. Lefkoşa’nın dışına çıkamadık. Tabi memlekete özlem var. Kıbrıs halkı ise genel olarak iyi insanlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bize kucak açtı. Güvenli bir ada, iş imkânlarına sahip.” ifadelerini kullandı.
Babasının eskiden KKTC’de çalıştığını ve Güzelyurt’un çok güzel bir yer olduğundan bahsettiğini dile getiren Akpınar, bu nedenle en çok Güzelyurt’u merak ettiğini söyledi.
Oğlunun Dikmen İlkokulu’nda anasınıfına gittiğini kaydeden Akpınar, “Kendisi yabancılık çekti bir süre. Arapça daha çok konuşulduğu için Türkçede bir müddet sıkıntı yaşadı. Öğretmenleri de anlayış gösterdi. Şimdi çok şükür aşmaya çalışıyoruz. Arkadaşlarıyla da arası iyi.” dedi.
“Hayatta kalmaya çalışıyoruz”
Depremin geleceğe dair umutlarını da aldığına dikkat çeken Akpınar, şöyle konuştu:
“İlerleyen yıllarda belki vatanımıza dönebiliriz. Çünkü biz köy halkıyız, oralarda büyüdük. Antakya ne zaman eski haline döner bilmiyoruz. Eski düzeni tutturmak artık çok zor. Geleceğe dair hiçbir umudumuz kalmadı. Hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sadece yaşıyoruz… Bir oğlumuz var. Onu okutalım, iyi yerlere gelsin. Çocuğumuz o şoku atlatsın istiyoruz. Aylar oldu hala atlatamadı. Ne zaman elektrik kesilse deprem olacakmış gibi hissediyor çocuk. Geçen hava biraz fırtınalı gibiydi. Kalktık eşimle, uyuyamadık. Tekrar o geceyi yaşayacakmışız gibi hissettik. Apartmanda yaşıyoruz. Burada da olur mu korkusu var içimizde. Olursa ne yaparız korkusu var.”