Erbil Arkın: Herkes kazanacak, kaybeden olmayacak
1963 Aralık ayında EOKA saldırıları sonrası K. Kaymaklı’dan göç eden bir ailenin en küçük çocuğuyum.
Göçmenliği, en zor koşullarda, hafızamdan silinmemecesine öğrendim. 13 sene, bırakın evlerimize geri dönmeyi, yakılmış, yıkılmış olsa bile evimizi görmemize Makarios yönetimi izin vermedi.
1974 sonrası, en yalın tanımlamayla tekerlek ter yönde dönmeye başladı.
150 binin üzerinde Rum, adanın güneyine göç ederken, Güney’den de 60 bin dolayında Kıbrıslı Türk, Kuzey’e göç etti.
İki bölgeli, bir yapı ortaya çıktı.
Kuzey’de Kıbrıslı Türkler, Güney’de Kıbrıslı Rumlar.
1968’de Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta başlayan toplumlar arası, Kıbrıs sorununa çözüm bulma amaçlı görüşmeler, zaman zaman kesintiye uğrasa da, “başarısızlıkla sonuçlandı” denmeden bugünlere gelindi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar, bir dizi görüşme için bugün adada olacak. Yarın da Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le görüşecek.
***
Bütünlüklü bir anlaşma için, çok sayıda başlık var.
Bu başlıklardan biri de TOPRAK VE MÜLKİYET.
İki bölge, iki devlet ya da iki ayrı yönetim, adı her neyse yönetimlerin sınırları içinde kalan alanın yüzölçümü, toprak başlığı altında müzakerelerle, kabul görüp, kalıcı olacak.
Mülkiyet, tamamen ayrı bir konu. Bir taşınmaz mal, hangi yönetim bölgesi içinde olursa olsun, uluslararası geçerli koçan sahipliği, yok sayılmıyor ya da sayılamıyor.
Son zamanlar mülkiyet konusu yeniden gündemde.
KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu, Kuzey’de taşınmaz malı bulunan Rumlar için, uluslararası tanınmışlığı olan tek adres.
***
Erbil Arkın; başarılı, yerel ve uluslar arası hukuki saygı özeni olan bir iş insanımız.
Kıbrıs’ta mülkiyet sorununa ve de çözümüne yönelik görüşleri olduğunu, sohbet ortamlarında fark etmiştim.
Bu kez, tek gündem maddesi mülkiyet konusu olan bir sohbet yaptık.
Sorularımı sordum. Erbil Arkın’dan da, samimi, herhangi bir kaygının baskısı altında kalmadan yanıtları aldım.
İşte Erbil Arkın’la sohbetimizin yazılıya dökülmüş hali…
Soru: Mülkiyet sorununu, Kıbrıs sorununda önemli bir parça görüyor musunuz?
E. Arkın: Görmüyorum demem mümkün değil. Savaş ve aklıma gelmeyen bir başka nedenle, mülk sahipleri, yer değişimi yaşarsa, yeni koşullarda mülkiyet sorunu aşılmadan ortaya çıkan sorun çözülmez.
1963’te de, mülkiyetle ilgili sorunlar ortaya çıksa da, sorun daha büyük ölçekli halini 1974’te aldı. 50 yıldır, Kıbrıs sorunu çözülememişse nedenlerden biri mülkiyet konusudur.
Güney’de, taşınmaz mal bırakan Kıbrıslı Türkler de, Kuzey’de mal bırakan Kıbrıslı Rumlar da, mallarıyla ilgili kalıcı bir unutmayı kabul etmedi.
Soru: Taşınmaz Mal Komisyonu’nun oluşum ve varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
E. Arkın: Taşınmaz Mal Komisyonu, Anavatan Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının, insan hakları ve uluslararası hukuka saygısının göstergesidir. Herhangi bir Rum’un Kuzey’de bıraktığı taşınmaz malı için Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuru yaptığı zaman, önünde üç seçenek vardır. Tazminat, takas ve iade. Sıralamam, olabilirliğe göredir. Yaygın iade, 50 yıl sonra pratikte zor. Takas için, Güney’de malı olan birinin bulunması gerekiyor. Tazminat, en mümkün olandır.
Soru: Tazminat bir anlamda satın almak değil mi?
E. Arkın: Üzerinde biraz durulması gereken bir satın alma işlemidir, tazminat. Bunu izninizle biraz açmak isterim. 1974 sonrası uzunca bir süre, bizim taraf, mülkiyet ve toprak konusunu bütünlüklü takasla çözmeyi hedefledi. Tazminat demek, devletin karşı tarafı tazmin etmesi demektir. Halbuki, yine Taşınmaz Mal Komisyonu, çatısı altında örneğin Yorgo’nun malını, Ali’ye satması, pratik ve yol alıcı çözüm modelidir.
Soru: Bu kaynak sorunun aşılmasına da kapı açıyor.
E. Arkın: Aynen öyle. Taşınmaz Mal Komisyonu, Kıbrıs’ta mülkiyet sorununun çözümünün doğru adresi, doğru adresten öte doğru anahtarıdır. Uzun süre, KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti, karara bağlanan dosyaların, sonuçlanması için kaynak yaratmak zorunda kaldı. Devletin ödemesiyle, halk diliyle Türk koçanlı olan araziler, ciddi değer artışı yaşadı. Parayı devlet verdi, kazanan o arazileri elinde tutanlar oldu.
Bu arada, elinde devletten tahsisli, kiralı taşınmaz mal bulunduranlara da mal sahibi Rumla anlaşma imkanı vardı.
Yorumla olan kısıtlama, kaldırıldığı an KKTC yasalarına göre mülkiyette bulunulan mallarla ilgili olarak, mal sahibi ile yine Taşınmaz Mal Komisyonu’nda anlaşma olacak ve kaynak sorumluluğu KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sırtından önemli miktarda kalkacak.
Hür iradesiyle Ali ve Yorgo anlaştıktan sonra kimse itiraz edemez. Bu uygulamada, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve vicdana saygı var.
Soru: Bu söylediklerinizle adaletin yerine gelmesi var. Buna kim itiraz edebilir?
E. Arkın: Ben siyasetçi değilim. Yaşadığım topraklarda, huzur ve güven içinde yaşamak isterim. Kimsenin ahı üzerimde olması. Güney’deki yönetim, mülkiyet sorununun çözüm yoluna girip, çözülmesini ister mi? Görünen o ki, farklı politik kaygılarla istemiyorlar. Ancak kuzeyde, koçanlı malı olan, Rum mal sahipleri istiyor.
1974’te Kuzey’de mal bırakarak Güney’e göç edenlerin bir kısmı öldü, yaşayanlar ise oldukça yaşlı. O insanlar hayatlarının geriye kalan kısmını, mallarının karşılığını alıp, satarak Güney’de evlatları için değerlendirmek istiyor.
Uzlaşarak, malını satmak isteyenler itiraz etmediği sürece, başkalarının itirazları hiçbir anlam taşıyamaz.
Sosyal ortamlarda görüştüğümü yabancılar var. Onların da görüşleri bu çerçevededir. Çünkü Türk tarafının bu yaklaşımı insan odaklıdır. Mağdur yaratmak değil, mağduriyeti gidermeye yarar.
Soru: Mülkiyet sorununda ilerleme Kıbrıs sorunun çözümüne yarar sağlar mı?
E. Arkın: Hiç kuşkusuz sağlar. Kuzey Kıbrıs için bizim tırnak içinde bile söylemekten kaçındığımız nitelemelerin bir nedeni de Kuzey’de taşınmaz malları olan Rumların tepkileridir.
Taşımaz Mal Komisyonu, ilk günden anahtardır. O anahtarı doğru yönde hızla çevirdiğimiz zaman Kuzey Kıbrıs’taki Türk koçanlı, Rumların hak talep etmediği arazilerin oranı, ilk etapta, yüzde kırk, ellilere ulaşacak.
Mülkiyetteki artışımız, toprak konusunda uzlaşıya katkı koyacak.
Soru: Rum tarafının, siyasi yaklaşımlarından sanki de endişe duyuyorsunuz?
E. Arkın: Keşke endişe duymasam. Çünkü, hayata geçebilecekler bana göre kimseyi rahatsız etmemeli. Taşınmaz Mal Komisyonu, Ticaret Odası’ndan sonra uluslar arası tanınmış bir kuruluştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi açısından da bir iç hukuk organıdır.
Savunduğum, anlatmaya çalıştığım, siyasi gömlek giydirilmeden, uluslar arası hukuka ve mülkiyet hakkına bağlı çözümdür.
Soru: Mülkiyette, çözüm nitelikli ilerlemenin, ekonomik getirisi ne olur?
E. Arkın: Sürdürülebilir ekonominin en önemli kuralı kazan – kazan ilkesidir.
Taraflardan birinin kazandığı koşullarda sürdürülebilirlik olmaz. Taşınma Mal Komisyonu üzerinde verimli ilerleme olduğu zaman Kuzey’deki taşınmaz mallara karşılık alınan oldukça yüksek miktarda paralar Güney Ekonomisi için sıcak para girdisi olacak.
Kuzeye dönüp baktığımız zaman, uluslar arası geçerliliği sorgusuz olan taşınmaz mallarla, KKTC’deki toprağın değeri yükselecek. Uluslar arası finans kaynaklarının teminat kabul edeceği, taşınmaz mallarımız çoğalacak. Düşük maliyetli, uzun vadeli kredi olanağı bulma şansımız olacak.
Soru: Yavaş yavaş sona geliyoruz.
E. Arkın: Şunu ifade edeyim. Özellikle 1974 sonrası Kıbrıs’ta, daha çok Kuzey Kıbrıs ağırlıklı bir mülkiyet sorunu yaşanıyor. Belki bir başka sohbetimizde Güney’de kalan Türk mallarını da konuşuruz. Hak sahiplerinin taleplerini ileri götürmemesi, o konuyu geride bıraktı. Ancak orada da mağdur olan, hakları olan insanlarımız var.
Kıbrıs’ta doğru yoldan ilerlenirse mülkiyet sorunu en kolay çözülebilecek konudur. İki Almanya’nın birleşmesi sonrası, Almanya bu konuda deneyim biriktirdi. Biz Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden çözümde başarı öyküsü yarattığımız zaman, dünyaya güzel bir örnek yaratacağız.