Hasipoğlu: Muhatap Rum tarafı veya Avrupa Mahkemeleri değildir
Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, KIBRIS’a Akan Kürşat’ın İtalya’da tutuklanması ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen geniş katılımlı bir toplantıda Akan Kürşat konusunun ele alındığını dile getiren Hasipoğlu, toplantıya ana muhalefet partisi başkanının yanı sıra Akan Bey’in babasının da katıldığını belirtti. Hasipoğlu, bu konunun devletin başı ve ilgili kurumları tarafından yakından takip edilen bir mesele olduğunu ifade etti.
Hasipoğlu, Akan Kürşat meselesi ile ilgili “Şu an İtalyan yargısında; İtalyan mahkemelerinin Avrupa Birliği hukukunu kendilerine göre uygulamaya çalıştığı bir yargılama” dedi. Mahkemenin 6 Şubat tarihine ertelendiğine dikkat çeken Hasipoğlu, ertelemenin Kürşat’ın avukatlarının ciddi argümanlar ortaya koyarak, ciddi bir savunma sergilediğinin göstergesi olduğunu belirtti.
Tutuklama tarihi olan 2007 yılından bu yana Kürşat’ın Avrupa’nın çeşitli ülkelerine 17 yıl boyunca seyahat ettiğinin altını çizen Hasipoğlu, Güney Kıbrıs’a defalarca kez giriş çıkışlarında herhangi bir tutuklamanın olmadığını vurgulayarak, “Bildiğimiz kadarıyla 2000’li yılların başında birçok aleyhine dava açılan Gary ROBB ve Aga Developments şirketiyle bağlantılı bir mesele, ama tabii ki biz henüz bu konunun detaylarına yüzde yüz hakim değiliz” dedi.
“Kombos, bu meselenin siyasi boyutunun olduğunu söyledi”
Girişimlerin aslında hukuki değil siyasi bir nitelik taşıdığını dile getiren Hasipoğlu, 17 yıl sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bunu bir mesele yaparak icraya koymasının hukuk adımı olmaktan çok uzak olduğunu vurguladı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin siyasi çözüme yanaşmadığını ve daha önceki müzakere masalarında sürekli çözüm planlarını devirdiklerinin altını çizen Hasipoğlu, “Bu ilk tutuklama olduğu zaman Rum Dışişleri Bakanı Kostantinos Kombos da bu meselede hem hukuki hem siyasi boyutun olduğunu söyledi. Ya hukuk mücadelesi vereceksiniz, ya da konuya siyasi bir çözüm bulalım diyeceksiniz, ama Rum tarafı hiçbir şekilde siyasi bir çözüm bulmaya yanaşmadı, yanaşmıyor. Onların yaptıkları sadece çözüme yanaşır gibi gözükmek; her zaman bir çözüm planı bulmaya yaklaşsak veya o aşama gelsek, özellikle en son Crans Montana’da olduğu gibi masayı deviren GKRY oldu, ve bunda da en büyük rol sahibi o dönemin müzakere heyeti üyesi ve şimdinin Rum tarafının lideri Hristodulidis’di. Biz bunları hep yaşadık ve gördük. Daha önce yine Annan Planı’na hayır diyen onlar oldu. O zaman Annan Planı’na evet denseydi, belki de bu mülkiyet meselesine de bir çözüm bulunmuş olacaktı” sözlerini söyledi.
“Rumların bizimle bir şey paylaşma niyetleri yoktur!”
Hasipoğlu, Rum tarafının siyasi anlamda çözüme ulaşmaya niyetinin olmadığını belirterek, son olarak yaşanan Akan Kürşat gelişmesinin, bunun ciddi bir örneği olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Rum tarafının bizimle siyasi anlamda bir çözüme ulaşamaya niyeti yoktur. Bu son yaşanan Akan Kürşat gelişmesi de bunun en büyük göstergesidir. Bizimle ne bu adanın yönetimini, ne de ada etrafındaki zenginliği paylaşmaya niyetleri yoktur.”
“Sahip olduğumuz en büyük argüman Loizidou ve Xenides- Arestis ve Demopoulos kararı”
KKTC tarafının hukuki argümanının Taşınmaz Mal Komisyonu olarak ön plana çıktığını ifade eden Hasipoğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına 1974 öncesi adanın Kuzeyinde bıraktıkları taşınmaz mallarla ilgili 67’e 2005 sayılı yasa tahtında bir çare sunulduğunu ifade etti. Ancak, Rum tarafının hiçbir şekilde çözüm önerilerine yanaşmadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığında bu konuyu görüştük. Hukuksal olarak burada bizim argümanımız Taşınmaz Mal Komisyonu’dur. Biz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına 1974 öncesi adanın Kuzeyinde bıraktıkları taşınmaz mallarla ilgili bir çare sunuyoruz. Bu çözüm de 67’e 2005 sayılı yasa tahtında Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuruyorlar ve başvurunun ardından 3 tane çareleri vardır: iade, takas ve tazminat. Biz çare sunmamıza rağmen, onlar Güney’de Kıbrıslı Türklerin bıraktıkları mülkiyetlere karşı bir vasi atadılar ve çözümden sonraya her şeyi ertelediler. Güney Kıbrıslı Türklerin Güneyde kalan hakları üzerinde bir tasarrufa izin vermiyor. Birçok Türk mallarını zaten kamulaştırarak azalttılar veya birçok Türk köyündeki taşınmaz mallar yıkıldı. Dolayısıyla, hukuki mücadele bağlamında bizim sahip olduğumuz en büyük argüman Loizidou ve Xenides- Arestis kararı ile şekillenen ve daha sonra Demopoulos kararı ile bütün parametleri nihayetlenen Taşınmaz Mal Komisyonu’dur.”
“Rumlara bugüne kadar 422 milyon 109 bin 211 İngiliz Sterlini ödendi!”
UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, 16 Ocak 2024 tarihi itibarıyla Taşınmaz Mal Komisyonu tarafından gerçekleştirilen ödemelerle ilgili önemli bilgileri paylaşarak, şunları kaydetti:
“16 Ocak 2024 tarihi itibarıyla taşınmaz mallarla ilgili de ödenen ciddi bir meblağ bulunmaktadır. Taşınmaz Mal Komisyonu’na 7 Bin 481 başvuru yapılmıştır. Yapılan başvurulardan 1502 başvurunun 4 tanesi iade, 2 tanesi takas ve 1496’sı tazminat olacak şekilde sonuçlanmıştır. Bunun sonucunda da Taşınmaz Mal Komisyonu Rumlara bugüne kadar 422 Milyon 109 Bin 211 İngiliz Sterlini ödemede bulunmuştur. Bu çok ciddi bir meblağdır.”
“Bu konuda muhatap Rum tarafı veya Avrupa Mahkemeleri değildir!”
Hasipoğlu, konunun aslında hukuki bir mesele olduğunu vurgulayarak, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin bu meseleyi siyasi bir zemine çekerek KKTC ekonomisini negatif yönde etkilemeye çalıştığını ifade etti. Rum tarafının iddialarının gerçek dışı olduğunu belirten Hasipoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
“Rum tarafı bu tarz konuları ve özellikle de bu konuyu bizim ekonomimizi ve emlak sektörümüzü etkilemek için yapıyor; bu siyasi açıklamaları Rum Dışişleri Bakanı. Aslında hukuki bir meselede siyasi bir açıklama yaparak bizim ekonomimizi negatif yönde etkilemeye çalışıyorlar. Bu konu tamamen spesifik bir meseledir. Eğer amaçladıkları gibi olsa, birçok avukatımız, birçok müteahhitimiz veya bütün vatandaşlarımız bizim sistemimize göre herkesi etkileyecek bir mesele haline getirmeye çalışıyorlar. Rum tarafı kendi iddialarına göre, ama bunun böyle olması kesinlikle mümkün değildir. Olmaması için de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Loizidou ve Xenides- Arestis kararı ile Demopoulos kararı ile Rumlara Kıbrıs meselesinin temelinde yer alan mülkiyet meselesi ile ilgili bireysel olarak konuyu siyasi zemine çekme mesajını vermiştir. Ve bireysel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurma diyerek Lefkoşa’da bulunan 67’e 2005 sayılı KKTC yasalarının uygulandığı Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvur demiştir. Bu konuda muhattap kesinlikle Rum tarafı değildir, Avrupa mahkemeleri değildir. Bu çok eski, spesifik bir meseledir. 2005 yılında tutuklama kararı alınmıştır, ve Taşınmaz Mal Komisyonu’da 2005 yılında kurulmuştur.”