“Kahve olmazsa olmazımız”
Yaklaşık 100 yıllık geçmişe sahip Con kahvelerinin 4’üncü nesil işletmecisi Haluk Ruhi ile hem kahve kültürünü hem de üretim, satış ve pazarlama konularını konuştuk
Sömürge dönemine rağmen… Haluk Ruhi, “Toplum olarak kahve bağlılığını hiçbir zaman kaybetmedik. 1974 sonrasında Türkiye’de bir nedenle kahve kültürü yok oldu, yerini çay aldı. Çay ve kahvenin Türk kültüründe 500 yıllık bir geçmişi var. Bizde İngiliz sömürge dönemine rağmen, kahve kültürümüz başladığı gibi devam ediyor.” dedi.
“İhracat konusunda gelişmeliyiz”… Kahve çekirdeğini yurt dışından ithal ettiklerini anlatan Ruhi, hem ithalat hem de ihracat bacağında sektörün gelişmesi gerektiğini söyledi. Ruhi, “Standartlarımızı daha da geliştirmemiz lazım. Kurumsal yapıları da daha fazla uluslararası şekle çevirmemiz lazım ki yurtdışına satış yapabilelim.” diye konuştu.
Emine Gül ÖZER
Ülkemizde oldukça yaygın bir kahve kültürü var. Pahalılıktan kahve de payını alıyor ancak toplum olarak kahvemizden vazgeçmiyoruz. Türk kahvesi öncelikli tercih olsa da uluslar arası zincir coffy shoplar da şu sıralarda oldukça revaçta. Fiyatı her geçen gün pahalı olsa da gençler coffy shoplarda farklı kahveleri tüketirken, toplumun önemli bir bölümü de klasik Türk kahvesinden kopamıyor.
Ülkemizde çok sayıda kahve üretimi yapan işletme varken, yurt dışından da kahve ithalatı yapılıyor. Kahve deyince akla gelen ilk isimlerden olan Con Trading’i ziyaret ettik, Direktör Haluk Ruhi ile kahve kültürünü konuştuk.
Adada, yaklaşık 100 yıldır kahve işiyle uğraşan ve 4’üncü kuşağa aktarılan “Con” kahvelerinin üreticisi Haluk Ruhi, üretimdeki zorlukları anlattı. Ruhi, üretimden dolayı sıkıntılar yaşandığına dikkat çekerek, “Brezilya, en büyük kahve üreticisi ülke. Fiyatları ikiye katlandı, döviz bazında. Bunun temel nedeni Brezilya’da üretimin azalması ve kahveye olan talebin artışı. Ekonomideki en temel kural, arz- taleptir. Eğer arz yetersiz kalırsa fiyat artar.” ifadelerini kullandı.
“Uzun yıllara dayalı bir kahve kültürümüz var”
Ülkemizde kahve kültürünün uzun yıllara dayandığını vurgulayan Ruhi, şöyle devam etti:
“Bu kahve bağlılığını hiçbir zaman kaybetmedik. 1974 sonrasında Türkiye’de bir nedenle kahve kültürü yok oldu, yerini çay aldı. Çay ve kahvenin Türk kültüründeki yerine baktığınızda 500 yıllık bir kültür olduğu göz ardı edilemez. KKTC’de bu iş o zaman bu kadar gelişmemişti. Bizde sömürge dönemine rağmen, kahve kültürümüz 100 yıllardır, başladığı gibi devam ediyor. 10-15 yıldır daha da gelişti. Ülkemizde bir sürü cafe açıldı, yurtdışından , 3’üncü ülkeler dahil olmak üzere expresso, filtre kahve benzeri ithalatlar başladı, bu da bu kahve kültürüne katkı koydu.”
“Serbest piyasa ekonomisi var”
Kıbrıs’ta yerli üretim yanında Türkiye pazarından gelen kahvelerin rekabet ortamındaki etkisinin sorulması üzerine Ruhi, şunları anlattı:
“Türkiye’den de kahve geliyor, gelsin. Burası serbest piyasa ekonomisi, liberal bir ekonomiyse, tabi ki gelecek. Bugüne kadar değişik firmalar, piyasaya entegre olmaya çalıştı ama bir tanesi süreklilik kazanabildi. Bu firmanın piyasada yer etmesinin temel nedeni, buradaki Türkiyeli nüfusun artması. Bu konuda bir şikayetimiz yok. Bu bir rekabet piyasası, kalite ve fiyat meselesi. Kaldı ki bizim anavatan Türkiye’ye de düzenli ihracatımız var. Ben ihracatı yapayım ama Türkiye’den benim ülkeme kahve gelmesin gibi bir durum söz konusu olamaz. Bu bizim pazarımızda bir sıkıntı yaratmıyor. Kalitenizi oluşturmuşsanız, her zaman için bir müşteri profiliniz vardır.”
“Talep çok, üretim az”
Kahve fiyatlarında son bir kaç yıldır üretimden dolayı sıkıntılar yaşandığına dikkat çeken Ruhi, şunları kaydetti:
“Örneğin Brezilya, en büyük kahve üreticisi ülke. Fiyatları ikiye katlandı, döviz bazında. Bunun temel nedeni, Brezilya’da üretimin azalması ve kahveye olan talebin artışı. Ekonomideki en temel kural arz taleptir. Eğer arz yetersiz kalırsa, fiyat artar. Bu dünyanın her ülkesinde, her ekonomi için geçerli bir kural. Dolayısıyla burada da fiyat artışlarında birinci etken budur.”
“Üretim konusunda sıkıntılar yaşıyoruz”
Ruhi, adada üretim yapamadıkları için dışarıya muhtaç olduklarına dikkat çekerek, “Üretim konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Burası ada ülkesi, burada pek bir şey üretilmediği için hammaddeyi dışarıdan almanız gerekiyor. Ambargo olduğu için, dolayısıyla buraya intikal edecek hammadde konteynırların Mersin üzerinden gelmesi gerekiyor. Ambargo orada bitiyor.” dedi.
Dünyanın herhangi bir ülkesinden hammadde temin edebilme şanslarının olduğunu belirten Ruhi, “satma şansımız da var. İhracatı nasıl daha iyi geliştirebiliriz derseniz, Avrupalılar bayağı bir uğraş içerisinde iki toplum arasındaki ticareti biraz daha ferahlatabilmek için Yeşil Hat Tüzüğü üzerinde duruyor. Bu kolay bir iş değil. Bir taraf AB, öbür taraf coğrafi olarak AB ama standartlar olarak Avrupa Birliği değil. Maalesef ülkemiz bu durumda. Standartlarımızı daha da geliştirmemiz lazım, kurumsal yapıları daha da uluslararası şekle çevirmemiz lazım ki yurtdışına satış yapabilelim.” şeklinde konuştu.
“Kahveyi işleme konusunda teknoloji çok gelişti”
Kahve çekirdeğinin kahveye dönüşebilmesi için çekirdekten işlenişine kadarki serüvenine değinen Ruhi, “Dünya genelinde kahve çekirdeği iki cins olarak üretilir. Bunlardan bir tanesi ‘Arabica’ tipi olarak tabir edilen, diğeri de ‘Robusta’ cinsi kahvedir. Bunları herhangi bir kahve üreticisi ülkeden ithal edersiniz, burada da işlersiniz o çekirdeği. Kahveyi işleme konusunda teknoloji çok gelişti. Dünyada İtalyanların, Avusturya’nın ve Almanya’nın kahve konusunda, kahve teknolojileri konusunda şöhreti yüksek. Onlarla çalışabiliyorsanız daha kaliteli ürünler sunarsınız.” ifadelerini kullandı.