Temelinde SEVGİ var
Bakıma muhtaç çocuklar için sıcak bir yuva olan SOS Çocuk Derneği’nin Müzeyyen annesi ve bugünkü başarılı yaşamının temellerini bu derneğin sıcak ortamında atan Neslihan öğretmen, SOS’in güçlü aile bağları ile sarmalanmış ortamını KIBRIS’a anlattı
- 2’si biyolojik toplam 19 çocuk…SOS Çocukköyü’nde 24 yıldır SOS annesi olan Müzeyyen Kurşun, 2’si biyolojik olmak üzere toplam 19 çocuk ve 3 toruna sahip.. SOS’ten ayrılıp kendi ayakları üzerinde duran evlatları ile bağlarının hiç koparmadığını söyleyen Müzeyyen Anne “Ben doğum iznine çıktığımda, hamilelik sürecimde hep kızlarım gelip evde durdular. Zaman zaman kendi ailemden görmediğimi, bakım verdiğim çocuklarımdan gördüm. Doğurmak değil, bakmak çok önemlidir” dedi.
“Doğurmadı ama o benim annem”…1999 yılında kendisi 10 yaşındayken 4 kardeşi ile birlikte SOS Çocukköyü’ne geldiklerini söyleyen iki çocuk annesi, başarılı bir öğretmen olan Neslihan Güvenç Solelgil “Evlendiğimde de, doğum yaptığımda da Müzeyyen annem yanımdaydı. O bize kendini annemizmiş gibi hissettirdi, biz de onu öyle sahiplendik. Beni doğurmamış olabilir ama o benim annemdir. Çocuklarım, O’nu arıyorlar, ‘Müzeyyen anneanne sana gelelim mi?’ diye soruyorlar” diye konuştu.
- “Toplum duyarlı olmalı”… SOS Çocuk Köyü’nden 15-16 yaşında ayrılan Solelgil, gençlik evindeki iki yılın ardından üniversite eğitimi ve sonrasında iş yaşamına atıldığını anlatarak, SOS’te aldığı eğitim ile güçlü bir şekilde hayatta kalmayı öğrendiğini anlattı. Topluma çağrıda bulunan Neslihan öğretmen, “yeni yılda buradaki çocukların kitaba, deftere değil, ‘sıcak bir yemeğe, belki bir tabak kek, belki de bir tabak pastaya’ ihtiyacı var” diyerek duyarlı olunmasını istedi.
Cemre CEMALİ
SOS Çocukköyü Derneği 1993 yılından bu yana aktif olarak kimsesiz çocukların bakımını üstleniyor. SOS’in temellerini sevgi ve aile bağı oluşturuyor. SOS’te çalışan anneler, buraya getirilen çocukları kendi evlatlarından farksız görüyor ve anne sevgisi ile onları büyütüyor. Bağışlarla ayakta duran SOS Çocuk Köyü 1993 yılından bu yana toplama çok değerli bireyler yetiştiriyor.
KIBRIS muhabiri, 1999 yılından bu yana SOS annesi olan Müzeyyen Kurşun ve o dönemde SOS Çocukköyü’nün sıcak aile ortamına gelen 4 kardeşten en büyükleri olan Neslihan Güvenç Solelgil ile yaşadıkları unutulmaz anılarını konuştu.
O, 19 evladı olan bir anne…
SOS Çocukköyü’nde 1999 yılından bu yana SOS annesi olan Müzeyyen Kurşun, burada işe başladıktan sonra 1 ay teyzelik, ardından “Ev 10’un” annesi olarak aralarında Neslihan Güvenç Solelgil’in de olduğu 4 kardeşe annelik yaptığını kaydetti.
O günler anlatırken deyim yerindeyse yeniden yaşayan Müzeyyen Anne, “Çocuklarım bana anne dediğinde yoğun duygular içerisindeydim, ne yapacağımı bilemedim. El ele tutuşarak evimize girdik” diyerek, o gün yaşadığı inanılmaz heyecanı ve mutluluğu dile getirdi.
Kurşun, telefonları çaldığında, evlerine biri geldiğinde “buyurun burası benim sıcak yuvam” diyerek karşıladığını ifade ederek, SOS Annesi olmanın duygularını paylaştı. Bugüne kadar 2’si biyolojik olmak üzere toplam 19 çocuğu olduğunu gururla anlatan Müzeyyen Anne, “şükürler olsun” diyerek 3 tane de torun sahibi olduğunu anlattı. Evlatları ve torunlarından bahsederken gözlerindeki mutluluk yaptığı işi ne kadar sevdiği konusunda bir kopya verirken, Müzeyyen Anne, evlatlarını burada nasıl yetiştirdiğini de anlattı:
“Bakım verdiğimiz çocuklarımız ortalama 15-16 yaşına kadar SOS Çocukköyü’nde biz anneleri ile birlikte kalıyorlar. Ardından gençlik evlerine geçişleri oluyor ama bu geçiş yaşı evlatlarımızın durumuna göre değişiyor. Gençlik evinde zorluk yaşamamaları için öncesi bazı şartlar var. Örneğin çocuklarımızın birkaç çeşit yemek yapabilmesi, çamaşırlarını yıkayıp serebilecek düzeyde olması gerekiyor.”
“Çocuklarım ile mangal sofrası kurarız”
Müzeyyen Kurşun, bakım verdiği bütün çocukları ile gençlik evinde de sonrasında da görüşmeye devam ettiğini söyleyerek, “Bugüne kadar bakım verdiğim bütün çocuklarımı çağırarak yılda 3-4 kez mangal sofrası yaparız. Bağımız hiç kopmadı” diyerek çocuklar ile arasındaki ana-evlat bağından gururla bahsetti.
SOS Çocukköyü’nde bakım verdiği çocuklarının kendisine zaman zaman sürprizler yaptığını söyleyen Müzeyyen Anne, “Mektuplar, şiirler yazarlar. Her mektubun altında ‘anne seni üzdüysem özür dilerim, seni çok seviyorum’ diye notunu ekleyenler oldu. Albüme resimlerimizi yapıştırıp verenler, çiçekler koyanlar… Bu duyguları ben ilk kez burada yaşadım” diyerek SOS Çocuk Köyü’ndeki aile bağlarının ne kadar güçlü olduğunu anlattı.
“Özel günlerde de hep beraberiz”
Müzeyyen Anne, özel günlerde de evde bakım verdiği çocukları ile birlikte vakit geçirdiklerini dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Çam ağacımızın altında, duyarlı insanlarımızın getirdiği hediyeleri koyarız. Evimizi süsleriz, çocuklarımızla kendi aramızda kura çekip hediyeler alırız. Doğum günlerimizde de pasta seçimini çocuklarımız yapar. Çocuklar arasında birlik var. Yemek masasını kurarken hep birlikte kurarız, bu çok hoşuma gidiyor”
“Bir çocuğum ‘anne biz göçmen kuşlar gibiyiz’ demişti”
SOS Çocukköyü’nde bakım verdiği çocukların gençlik evlerine geçişlerinin yapıldığı zamanı yaşlı gözlerle anlatan Müzeyyen Kurşun, “Bağımız kopmaz ama o ayrılık çok kötü bir duygu. Gençlik evine gitme zamanı geldiğinde, çocuğumun eşyalarını topladığımda inanılmaz üzülürüm” dedi.
Ayrılık anlarının çok üzücü olduğunu anlatan Kurşun, “Bir çocuğumun giderken bana söylediklerini unutamıyorum; ‘anne biz göçmen kuşlar gibiyiz’ demişti. Neden öyle söylediğini sorduğum zaman da ‘Önce ailemizden çocuk köyüne geldik, şimdi de gençlik evine uçup gideceğiz. Oradan da başka evlere” demişti” diyerek duygusal anlardaki paylaşımların önemine işaret etti.
“Doğurmak değil, bakmak çok önemli”
SOS annesi Müzeyyen Kurşun, dışarıda bir işi olduğunda, evden çıkma zorunluluğu hasıl olduğu zaman önce bakım verdiği evlatlarının evdeki çocuklar için kendisinin yerine baktıklarını anlatarak, bunun önemine dikkat çekti. Müzeyyen anne, “Acil bir işim olduğunda ‘anneciğim gelip eve bakabilir misin?’ diyorum, eve onlar sahip çıkıyor. Ben doğum iznine çıktığımda, hamilelik sürecimde, hep kızlarım gelip evde durdular. Hastanede yattığım zaman beni ziyarete geldiler. Zaman zaman kendi ailemden görmediğimi, bakım verdiğim çocuklarımdan gördüm. Doğurmak değil, bakmak çok önemlidir. Demek ki ben çocuklarımla o bağı kurmuşum” diyerek SOS Çocuk Köyü’ndeki aile bağlarının ne kadar sağlam olduğunu örnekledi.
SOS annesi olan Müzeyyen Kurşun, kendi düğününde bakım verdiği çocuklarından birinin, törende yanında durduğunu anlatarak, çocuklarının abiyelerini, damatlıklarını giyerek kendi düğününe geldiğini ve kocaman bir aile olduklarını söyledi.
Kurşun, çocuklarının sürekli farklı farklı aktivitelere gittiğini ifade ederek, “bu çocuklarım için çok güzel. jimnastiğe, futbola, baleye giden çocuklarım oldu” şeklinde konuştu.
Solelgil: Biyolojik ailemizin bize bakacak gücü yoktu
10 yaşında SOS Çocuk Köyü’ne 4 kardeşin en büyüğü olarak giren ve bugün 34 yaşında başarılı bir öğretmen olan Neslihan Güvenç Solelgil de SOS Çocuk Köyü ve Müzeyyen Annesiyle ilgili anılarını paylaştı.
1999 yılında kendisi 10 yaşındayken 4 kardeşi ile birlikte SOS Çocukköyü’ne geldiklerini, 10 numaralı evin ilk çocukları olduğunu söyleyen Solelgil, o dönemde en küçük kardeşinin 8 aylık, diğer kardeşlerinden birinin 2.5 yaşında, diğerinin ise 8 yaşında olduğunu ifade etti.
Solelgil, SOS Çocukköyü’nün kimsesizlerin yuvası olduğu yönünde toplumda yanlış bir algı olduğuna dikkat çekerek, “Biz ‘kimsesiz’ değildik. Biyolojik anne ve babamız o dönemde hayattaydı. Hem işe gittikleri için sağlıklı bakım göremiyorduk, hem de ekonomik olarak bize bakım verebilecek durumda olmadıkları için bizi vermek zorunda kaldılar” diyerek SOS Çocuk Köyü’ndeki yıllarının nasıl başladığını anlattı.
Şu anda 34 yaşında ve 2 çocuk annesi olan ve öğretmenlik yaptığını belirten Solelgil, “Biyolojik anne babamla görüşüyoruz, iletişim halindeyiz. Onlar da ellerinden geleni yapıyorlar” şeklinde konuştu.
Solelgil, SOS Çocukköyü’nün kardeşleri ayırmadan aynı eve yerleştirdiğini kaydederek, bu sayede, geldiği ilk günden evden ayrılacakları zamana kadar kardeşleri ile bağının hiç kopmadığını vurguladı.
SOS Çocukköyü’nden 15 yaşında ayrılarak gençlik evine girdiğini anlatan Solelgil, o günü şu sözlerle anlattı:
“Kardeşlerimle ayrılmak benim için çok zordu. İlk geldiğimizde onlar çok küçüktü, ben onlara hem anne, hem de kardeş oldum. Okula gittiğim zaman kardeşlerim arkamdan ‘anne’ diye ağlardı. Ama evimizin annesi Müzeyyen annemin onları teselli edeceğini bilirdim. O yüzden ayrılmamız daha kolay oldu”.
“Köyden ayrıldıktan sonra da hep iletişim halindeydik”
Solelgil, gençlik evine geçişte yemek prosedürü olduğunu ifade ederek “Menüyü annemle hazırlar, pişirirdik, yönetim gelip yemeğin tadına bakardı. Bu hoşumuza giderdi çünkü kendimizi onaylanmış hissederdik” diyerek o prosedürel işlerin daha nasıl eğlenceli bir hal aldığını anlattı
Gençlik evine geçişte bir gencin yaptığı yemeğin, ‘ben büyüdüm, artık her şeyi yapabiliyorum. Kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum’ demek olduğunun altını çizen Solelgil, köyden ayrıldıktan sonra sürekli SOS anneleri ve kardeşleri ile iletişime geçtiklerini bazen de gelip onlarla kaldığını anlattı.
Solelgil, gençlik evinde iki yıl yaşadıktan sonra üniversitede okumak üzere Türkiye’ye gittiğini belirterek, okulu bittikten sonra ülkeye geri dönerek yarı bağımsız yaşamda kaldığını, ardından da tam bağımsız yaşama geçtiğini açıkladı.
İlk işe başladığında aldığı maaşla ev kirasını yatırmanın kendisi için heyecan verici olduğunu dile getiren Solelgil, “Ben bir bireyim, çalışıyorum, para kazanıyorum, kimseye muhtaç olmadan kiramı ödeyebilirim demekti bu benim için. Şu an beni dünyanın neresine gönderirseniz gönderin, tek başıma o güvenle gidebilirim. Bu da SOS Çocukköyü sayesinde. Bunları travmalarla değil, psikolog desteği ile SOS annelerimizle konuşarak çözdük” diyerek SOS Çocuk Köyü’ndeki güçlü aile bağı ortamının ne kadar önemli olduğunu vurguladı.
“Beni doğurmamış olabilir ama o benim annem”
Solelgil, Müzeyyen annesinin kendisine ve kardeşlerine bunun temelini sevgiyle verdiğine dikkat çekerek, bir anısından bahsetti:
“Evlendiğimde Müzeyyen annem yanımdaydı, tebriğimde durdu. Doğum yapmaya geçtiğimizde gelip hastanede beni bekledi. Çocuğumu ilk görenlerden, bana bakanlardan biri oldu. Anne var, annecik var. O bize kendini annemizmiş gibi hissettirdi, biz de onu öyle sahiplendik. Beni doğurmamış olabilir ama o benim annemdir. Kızım ve oğlum, Müzeyyen annemi arıyor ‘Müzeyyen anneanne nasılsın? Sana gelelim mi?’ diyorlar”.
Solelgil, Müzeyyen annesinin doğum gününde evdeki kurulla toplantı yaptıklarını, para biriktirerek pasta ve hediye aldıklarını anlatarak, “bazen, bazılarımız gizliden ekstra hediye alırdı. Bir sürü hediye gelmiş olurdu annemize. Mektuplar hazırlar, ruj sürerek öpücükler yapardık, kokular sıkardık mektubun üzerine” diyerek o günleri gözlerinde sevgi ışıltılarıyla anlattı.
Topluma ‘duyarlı olun’ mesajı
SOS Çocukköyü’ndeki kardeşleri ve SOS annesi Müzeyyen anneleri ile birlikte aile grupları olduğuna dikkat çeken Solelgil, hala iletişimde olduklarını ve görüştüklerini kaydetti.
Yeni yıl geceleri sahada ateş yaktıklarını ve gece yarısından önce herkesin orada olduğunu ifade eden Solelgil, ilerleyen saatlerde annesinin arayarak ‘hadi neredesiniz? Eve gelin artık, geç oldu’ diyerek kendilerini merak ettiğini söyledi.
Solelgil, “yeni yılda buradaki çocukların kitaba, deftere değil, ‘sıcak bir yemeğe, belki bir tabak kek, belki de bir tabak pastaya’ ihtiyacı var” diyerek toplumun bu konuda duyarlı olmasını istedi.